Sahaf deyince insanın aklına gelen fotoğraf malum: Eski kitap kokusu, o kitapların bir kenarında yaşayan biri ve içeride merakla eski kitapları inceleyen okurlar. “Müşteri” değil, “okur”. Çünkü sahafiye kitabın peşine düşmüş insan, basit bir alışveriş için değil, hakiki bir tatmin için oralarda bir yerdedir. İstanbul’da “sahaf” deyince de önce Beyazıt gelirdi akla, şimdilerde üniversiteye hazırlık kitapları, KPSS ÜCSS TGFS her neyse o sınavların adı, o kitaplardan satan bir yer oldu. Girişindeki asırlık çınarın dibine –iyi ki- tünemiş Hüseyin Avni Dede müstesna tabii. Sonra Beyoğlu, bilhassa Aslıhan Pasajı. Nihayetinde de Kadıköy. Khalkedon nam güzel semtimiz, şahane sokaklarıyla Kadıköyü.
Kadıköy’deki sahaflardan söz edilince, iki “Lütfü”ye gelir konu illa ki. İlki, “Sakallı Lütfü”dür. Akmar’ın karşısında, yıllardır orayı savunan biri gibi oturur, sakalını karıştırarak insanlara bakar, ona sorulanlara dervişane cevaplar verir ve bulunmayı bulur. Bununla meşhurdur. Bir de artık o da sakallı olduğu için, “Küçük Lütfü” diye tarif edilen Babil Sahaf. Bahariye’den yürü, artık havuzu kalmamış Moda Havuz’u gör, ordan dönünce göreceksin. 72’de dünyadan göçen, Çallı’nın öğrencilerinden biri olan Şeref Akdik’in adının verildiği o sokağı, Ressam Şeref Akdik Sokak’ı buldun mu işlem tamam. Şimdi içeri giripi o uzun koridordan, kitapları devirmemeye gayret ederek yürüyecek ve dükkânın bir anda ferahladığı yere geleceksin. “Artık kendisi de sakallı olan Küçük Lütfü”, yani Lütfü Bayer sandalyelerden birinde oturuyordur. Eski gazetelerden birini karıştırıyor olabilir, 1800’lerin sonuna ait Osmanlıca bir risalenin derkenarlarını okuyor olabilir, Varlık Cep Kitapları serisini sırasına göre tasnif ediyor olabilir. Aşağıdan bir yerden, bilmediğiniz bir ses de çarpar kulağınıza. Güğüm sesi gibi, semaver sesi gibi bir sestir o. Şahane bir çay ikram eder size, “Buyurun hanımefendiciğim/beyefendiciğim” der akabinde. Siz Allah bilir ne arıyorsunuzdur; artık ödeviniz için mi lazımdır, teziniz için “görmezsem ölürüm” dediğiniz bir kaynak mıdır, çok sevdiğiniz bir yazarın ilk baskılarından biri midir… Her ne ise o, Lütfü Bayer yardım için oradadır. Bulamazsa da, neden bulamadığını söyler ve nereden bulabileceğinizi. Kalkmaya yeltenirsiniz, “Bir çay daha almaz mısınız?” der. Mahcubiyetle, “Bir tane daha içeyim madem,” dediğiniz anda, artık bir Babil Sahaf müdavimi olmuşsunuz demektir bu.
Yeni kitap arama maceralarında, öteki müdavimlerle sıkça karşılaşırsınız. Kitap aramak, bazen bulmaktan bile zevkli bir iştir çünkü. Moda Havuz’u gördün mü? İşte oralarda biraz dur şimdi.
Yazarın diğer yazıları