Hasan Bozaslan’dan mektup: Müslüm Baba’ya…
okuma süresi 4 dakikaMerhaba Müslüm Baba,
Sana daha önce birçok yazar abim ve ablam mektup yazdı. Biliyor musun, ben de yazar olmak istiyorum. Ama hiçbir yerde yazım yayınlanmadı. Ne dersin belki bu yayınlanır. Hem düşünsene ilk yayınlanan yazısı seninle ilgili olan bi yazar… Ne kadar güzel olur değil mi? Hem sana da kitabımı getiririm. İlk sana imzalarım söz. Ölmeyeceksin ama söz ver bana.
Ne garip bi’ şey Müslüm Baba arabesk sevsin, sevmesin herkesin seninle ilgili bi’ anısı var. İlk solcu olduğum yıllar, lise daha yeni bitmiş, ben o zaman içinde devrim geçen şarkılardan başka bi’ şey dinlemiyorum. Ve “devrimci okumuş ağabeylerim” senin için “halkı umutsuzluğa sevk eden, mücadeleden koparan adam” diyordu. Arabesk dinlemek yenilgidir diyorlardı o zaman. Ben iyi ki yenilmişim Müslüm Baba, iyi ki yenilmiş senin evlatların. Zaten seninle hayatımın en acı mağlubiyetinde tanıştım baba.
Çay getirdim Müslüm Baba. Radyodan senin şarkını istedim. Ben o zaman âşıktım Müslüm Baba. Ortaokulda biri vardı. Birlikte nöbet tutmuştuk. Hava soğuktu, kulübede oturuyorduk. O üşüyordu. Ama ben üşümüyordum. Ona bakınca üşümüyordum. Teneffüsleri bekliyordum. Koşa koşa onun sınıfının olduğu binaya gidiyordum. Yavaş yavaş iniyordu merdivenlerden. Hep onu izliyordum. Biliyor musun Müslüm Baba daha sonraları, lise bitince sırf onu görebilmek için onun gittiği dershaneye yazıldım. Sonra binbir yalanla onun sınıfına geçtim. Onunla aynı sınıftaydık Müslüm Baba. Ben en arkada pencere kenarında otururdum, o da duvar kenarındaki sıranın en önünde.
Bir salı akşamı koridorun sonundaki sınıfıma yavaşça yürüyordum. Kimse yoktu. Daha erkendi çünkü. Ben erkenden gelir pencere kenarındaki sıramda oturur dışarıyı izlerdim. O gün de öyle yapacaktım ama sınıfın kapısı açıktı. Sınıfa girdim, inanmayacaksın ama benim sıramın bir önündeki sıraya oturmuş. Siyah çiçekli bir elbisesi vardı. Örülü saçları sağ omzundan aşağı düşüyordu. Yağmurlu bir gökyüzü gibiydi ve saçlarının düştüğü yer ıslanıyordu. Gülümsedi ”Merhaba” dedi. Ben heyecandan konuşamıyordum ki. Başımı öne eğip kaldırdım. Heyecandan ölecektim Müslüm Baba. Zaman hiç geçmese, o sınıfa kimse gelmese diye yalvardım Allaha. En son Ortaokulda bu kadar yakından görmüştüm onu. Konuşmak istiyordum ama ne diyeceğimi bilmiyordum. Önümde oturmuş soru çözüyordu. Sonra yavaşça döndü “Pencereyi açabilir misin?” dedi. “Tabii…” dedim heyecanla. Pencereyi açtım. Salı günleri dershanenin sokağında pazar kurulurdu Müslüm Baba. Orada bir tezgâhta senin adını sonradan öğrendiğim “Aldanma çocuksu masum yüzüne” şarkısı çalıyordu. Sınıfa senin sesin dolmuştu adeta. Şarkı bitene kadar gözümü kırpmadan ona baktım. O zaten çok güzeldi ama senin şarkınla daha bir güzel oluyordu Müslüm Baba. Şarkı onunda dikkatini çekti. Kalemi yavaşça bıraktı, bana döndü. Hafifçe gülümsedi. Kalbim duracaktı Müslüm Baba. Sonra telefonu çıkardı bir numara çevirdi. Bir erkek sesi alo diye açtı telefonu, sevgilisiymiş Müslüm Baba.
Çok canım yanmıştı Müslüm Baba. Defteri, kitabı bıraktım, çıktım gittim. O tezgâha gittim. Esmer bir abi vardı. “Abi,” dedim “daha demin çalan şarkının adı neydi?” Senin adını söyledi Müslüm Baba. Şarkının adını kazıdım aklıma. O zamanlar hep internet cafeye gider “Aldanma çocuksu masum yüzüne” şarkını dinlerdim. Sonra tıpkı filmlerdeki gibi evlerinin orda dururdum. Senin şarkını mırıldanır perdenin ardındaki her gölgeyi o sanırdım. Bazen birileri bakardı o pencereden…
Sen olsaydın “Gel evlat,” derdin. Bi sigara yakardın, elini omzuma koyardın. Gazeteye sarılı acı bir şarap, “üzülme,” derdin, silerdin gözümün yaşını.
“Haline bakınca üzüldüm / Yanağında yaşları gördüm / O ağladı ben kahroldum”
“O kadın neden ağlıyor” bilmiyorum ama Müslüm Baba, ben çok sevmiştim ondan ağlıyorum. Şimdi de ağlıyorum Müslüm Baba. Artık radyoda senin şarkını çalarken ölüm döşeğinde diyorlar, ölecek diyorlar. Ben birazcık büyüdüm artık yalnız ağlayabilirim ama ya diğer evlatların Müslüm Baba? Keşke bazı insanlar hiç ölmese, keşke sen hiç ölmesen. Aslında aşk olduğu sürece sen de yaşamalısın Müslüm Baba. Çünkü aşk olduğu sürece mutsuz birileri mutlaka olacaktır. Bence Tanrı yanlış yapıyor Müslüm Baba.
Bu mektubu senin şarkının sözleriyle bitiriyorum Müslüm Baba
“Gitme gitme gitme ne olursun / Gidersen geriye dönmeyeceksin”
Senden son bir ricam var. Biraz daha yaşasan olmaz mı?