Barış Yıldırım: “Sahne, her şey gibi, hayatımızda ne kadar varsa o kadar müdahale edebilir.”

okuma süresi 3 dakika
DTCF'de Dramatik Yazarlık, ODTÜ Felsefe'de master, Siyaset Bilimi ve Tiyatro üzerine doktora gibi "eğitim faaliyetleri" bulunan Barış Yıldırım, sorularımızı yanıtladı. Ders notlarını ve tiyatro üzerine yazdığı metinleri yayınladığı bir de http://prometeatro.wordpress.com/ gibi yüksek faydalı bir blog'u var Barış Yıldırım'ın.

“Tiyatro nedir?” diye anca sana sorabilirim Barış. Tiyatro kısaca “nedir” sahi?

Bir şeyin ne’liğini tanımlamak o şeyle ne kadar hemhalsen o kadar zor. Bir “seyirci”ye “oynanan” her şeye tiyatro deme eğilimindeyim ben. Biraz zorlarsak bu tarife parlamentolar da girebilir ama galiba niyetimi anlatabildim. Böyle olunca operasından balesine, ‘happening’inden performans’ına her şeyi tiyatronun alt disiplinleri saymak gerek ki, tarihsel olarak böyle olduğunu düşünüyorum.

Sahne ne kadar müdahale edebilir sence hayatımıza? Seyirciyi ciddiye alıyor mu sence sahne son zamanlarda?

Sahne, her şey gibi, hayatımızda ne kadar varsa o kadar müdahale edebilir. Vatan Yahut Silistre gibi teatral hasletleri çok zayıf bir oyun bir tür ayaklanma provasına dönüşebiliyorsa, insanların hayatına girebildiği ve insanların hayatında bu duyguları uyandırabildiği için. Bir gerilla birliğinin çok basit bir gösterisi milyon dolarlık prodüksiyonların yapamadığını yapabilir, ama yapamaya da bilir. Çoğunlukla da yapmıyor. Sahne halkı ciddiye almıyor ki halk sahneyi ciddiye alsın. Ha, ama “bir kısım” seyirci kendini ciddiye aldığı için tiyatroya gidiyor, orada “kültürlü bir birey” olarak var olduğunu düşünüyor.

Tiyatro eleştirmenisin, hem tercümeler de yaptın. Tiyatro yayıncılığı neden bunca zayıf? Bütün suç okuyucunun mu dersin?

Hayatımızda az olduğu için kitaplığımızda da az tiyatro. İşin bir kısmı bu. Ama bir kısmı da şu, tiyatro, hep vurgulandığı gibi, asıl olarak bir sahne sanatı. Kitap üzerinde gördüğümüz şey, olsa olsa sahne üzerinde göreceğimiz şeye bir kılavuz. Bu belki oyun yayımcılığının zayıf durumunu açıklar, ama eleştiri yayımcılığınınkini açıklamaz. O konuda sorunun yukarıdaki iki cevapta altını çizdiğim, halkın hayatına yer almayan tiyatro sorunu olduğunu düşünüyorum. Tiyatro bildirilerine baksan hepsi halkın ilgisizliğinden yakınıyor, tiyatro halka çok ilgiliymiş gibi.

Son zamanlarda telif üretilmiş metinlerden hangisi çok dikkatini çekti? Bir de senin için “son yılların en şahane oyunu” diye sorsam?

Çok sevdiğim şiirde olduğu gibi tiyatroda da güncel edebiyatı takip etmiyorum. Bunun sebebi bir tür kinizm ve yorgunluk karışımı duygu. Pek iyi bir şey beklemiyorum ve pek iyi bir şey bulamıyorum. Keçiboynuzundan bal çıkarmak gerek belki de, ama ben yapmadım. En son izlediğim ve gönül rahatlığıyla bütününe iyi diyeceğim tek gösteri, Frankfurt’ta, tek kişilik bir Alice Harikalar Diyarında uyarlamasıydı: Alice im Wunderland. Bir yerlerde iyi tiyatro yapıldığını hissediyorum, ama hayatım Evropa’da, Rusya’da geçmediği için bu sezgimi doğrulayamıyorum. Bence iyi örneğini neredeyse hiç görmediğimiz bir sanatla uğraşıyoruz biz. Psikotik bir hal.

About The Author

Diğer yazılar

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.