Bekleyenler…

okuma süresi 2 dakika
Meyhanede bir umut bekliyorlardı. Trenin gelişini, otobüsün gara varışını, uçağın devasa gövdesinin ayakları üzerinde duruşunu, geminin iskeleye yanaşmasını… bekliyorlardı. Birilerini bekliyorlardı, geleceklerdi ve onlara söyleyeceklerdi söylenmesi gerekeni. Meyhanede. Meyhanede söylenebilir çünkü bazı sözler anca. Ancak orada.

Meyhanede bir umut bekliyorlardı. Trenin gelişini, otobüsün gara varışını, uçağın devasa gövdesinin ayakları üzerinde duruşunu, geminin iskeleye yanaşmasını… bekliyorlardı. Birilerini bekliyorlardı, geleceklerdi ve onlara söyleyeceklerdi söylenmesi gerekeni. Meyhanede. Meyhanede söylenebilir çünkü bazı sözler anca. Ancak orada.

Tren Giresun’dan, otobüs Tokat’tan, uçak Hamburg’dan, gemi Varna’dan bekleniyor beklenen. Rakıyı hafifçe masaya vuruyor içlerinden biri, en cılızları bu. Zayıf, hastalıklı bir yüzü var. Rengi sakız gibi beyaz masa örtüsüne sanki ayıp etmemek için sarı. O masa örtüsü olmasa, tümden beyaz olacak gibi rengi. Kadeh eline iliştirilmiş, sanki o el için yapılmış duran da o. Rakının beyazına tanıdık tanıdık bakan da o. Giresun’u bekleyen o, evet. Belki masaya fındık da düşer meze olarak. Kırar kırar yerler, fena mı olur? Belki bir tulum sesi gelir, belki yemyeşil bir koyaktan ferah nefes gelir masaya. Hiç fena değil. Hiç hem de.

Öteki kerhen kaldırıyor kadehini. En yorgunu o. Duvara boş boş bakmaya meyilli olan, otobüs biletini iki kişilik alıp, yandaki boş koltuğa üzülmeye teşne olan, yolun kenarından ağaçlar vız vız geçerken hızla aklına geçmişi getirmeye hevesi olan o. Takatsız olan da o. Sesi güzel olan da; ve asla söylemeyecek ondan istenen şarkıyı. Sevmiyor rakı sofrasında şarkıyı. Daha doğrusu kendi sesini. Başkası söylesin, o dinlesin. Yeğeninin sünnet düğününde sahnelere veda ettiğine inanıyor. Masada en yorgun oluyor. Rakıyı az az içiyor. Tokat’ı bekliyor. Eh, biraz tokat da biliyor. Yediği.

İnsan hem Hamburg hem Varna bekler mi? Bekler. İkisini de aynı hayal eder mi? Eder. İkisinde de rüzgâr hayali vardır. İkisinde de temiz toprak, berrak yağmur. Bir defasında rakısını yağmurun altında ağartmıştı. Bu meyhaneye yakın bir iskeledeydi. Beklemiyordu henüz kimseyi ve bir şeyi. Ne uçağı, ne gemiyi. Şimdi bekliyor. Masanın televizyona dönük olanı o. Arkadaşı yazmış oynayan diziyi. Küçük bir evin kirasını verebiliyor diye birkaç aydır çok sevindikleri arkadaşı. O da şimdi evde rakı içiyordur yanan sönen word imlecine karşı. O burada, bekliyor. Saçı yapılı, tırnağı biçimli, ayakkabısı topuklu. Bekliyor. Rakıyı tok yudumlarla içen o.

Bekleyenler, meyhanede beklediklerinde renk beyaza döner. En az üç kere. En çok dört. Bekleyelim, bakalım.

About The Author

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.