Direnmeli (mi)

okuma süresi 4 dakika
İçimde bir yerlerde bir şeyler oluyor, hissediyorum. Geliyor, geliyor. Şimdiden göğsümün altında, kalbimin alt köşesinde başladı, yayılacak biliyorum. Kapkara, koyu bir his bu. Birkaç saate kalmadan nefes alamaz hale geleceğim.

“ben bir gün giderim ki neyim kalır
eksik bıraktığım her şeyim kalır”
Turgut Uyar

İçimde bir yerlerde bir şeyler oluyor, hissediyorum.  Geliyor, geliyor. Şimdiden göğsümün altında, kalbimin alt köşesinde başladı, yayılacak biliyorum. Kapkara, koyu bir his bu. Birkaç saate kalmadan nefes alamaz hale geleceğim. İşte o zaman konuşmak çok zorlaşacak, imdat demek, yardım edin. Şimdiden bassam o yardım çığlığını, duyulmaz ki… Boşuna. Duymak için bile görmek lazım. Oysa artık kimsenin kimseyi gördüğü yok.

Yeni edindikleri göz kapaklarıyla sadece ihtiyacı olan kadarını görüyor insanlar. Şimdi herkes sisli bir dünyanın ardında mutlu. Yıllarca uğraştı bilim adamları. Gün geçmiyor ki, birisi daha ameliyat olmasın, yeni göz kapakları için. Daha geçen gün Bakkal Hüsnü’yle sohbet ederken, verdiği cevapların kısalığından bir şeylerin tuhaf gittiğini anlamış, gözlerine bakınca o silik, donuk ifadeyle karşılaşmamış mıydım? Hüsnü bile gitmiş hac parasıyla ameliyat olmuş, oysa bir-iki hafta önce uğradığımda, artık herkesin değiştiğinden, o eski muhabbetlerin, komşuluğun kalmadığından dert yanmamış mıydı? Böylesi daha iyiymiş, hem yeni, bir yaşına giren torunuyla böyle daha rahat anlaşabiliyorlarmış. Artık gebelere ne veriyorlarsa bebekleri gerekli olan tüm donanımları, anasının rahminde ediniyor.

Caddelerde hızlı hızlı yürüyenlerin sayısı, unuttuklarını bulma çırpınışları azalıyor gitgide. Yüzler gevşiyor, hareketler yavaşlıyor. Onlar artık unuttuklarını, unuttular. Her yeni güne beyaz bir sayfayla başlıyor, akşam yatarken “save” tuşuna basmadan uyuyuveriyorlar. Artık kimse rüya da görmüyor, hayal de kurmuyor. Varolan tek an, bu an. Ötesi, gerisi, yanı yöresi olmayan bir gerçeklik. Tüm bu beyazlığın içinde hala nasıl uyanıp, gitmeleri gereken yerlere gidip, yapmaları gerekenleri eksiksiz yapabiliyorlar çözebilmiş değilim. Şu televizyonu kapatıp buna biraz daha kafa yormam lazım. Zaten televizyon da, şarkılar da kalbimin bu koyu karaltıya girmesine engel olamıyor.

Kalbim, bir çeşmenin altında unutulmuş kirli bir bardak gibi, temizlenmesi birinin hatırlamasına ya da ihtiyaç duymasına bağlı. O musluk orada damla damla işliyor içine, pat pat düşen her damladan sonra, bir parça kir bardağın bir başka köşesine sıçrayıveriyor. Yayılıyor, yayılıyor, durması imkânsız. Sular dolup taştığında ne olacak, arınacak mıyım?

Ne zaman geldim buraya hatırlayamıyorum, sanki unuttuklarını unutanlar yüzünden serbest kalmış, oradan oraya uçuşan silgiler birbir benim zihnime yuva yapmış, her gün bir başka şeyi siliyor hatıralarımdan. Yeniden yerine koymak da kolay değil, sürekli bir uğraş gerektiriyor. Eğer yazmayı biran bırakırsam, bembeyaz oluyor aklımın ucu bucağı. Neyse ki o telaş halleri benim yüreğimde, ruhumda hala saklı da elimden gelen en hızlı şekilde yazıyorum ben de. Ama bazen insan sorma ihtiyacı hissediyor, “gerçekten gerçekte bu mu olmuştu?” Artık doğruyu bilenlerin sayısı azaldı, bilenler de konuşmayı bıraktılar, kimin doğruyu söylediğini anlayamadan kendimi riske atamam. Hala direndiğimi anlarlarsa önce o kocaman ilaçlarıyla saldıracaklar üstüme. İçine “mutluluk” koydukları o ilaçlarını içmem için hiçbir fiziksel güce bile başvurmaları gerekmeyecek. Ben, kendim, razı olarak, isteye isteye, ihtiyacım olduğuna canı gönülden inanarak içeceğim.

Pek dışarı da çıkmamalı bundan sonra, her tarafım kuşatılmış. En çok da sevdiklerime üzülüyorum, nasıl da fark etmiyorlar, kendilerini kaybettiklerini, tüm her şeyin yalana döndüğünü. “Unutma!” diye bağırmak geliyor içimden, neler yaşamıştık biz, unutma! Bu da boşuna. Herkes mutlu, bir ben aptalım, bir ben acıda direniyorum. Acı olmadan mutluluk olur mu, uyanın o yok edici uykularınızdan. Uyanın! İhtiyacım olan şeyleri kış gelmeden depolamalıyım, artık görünmez olmalı, kimin ne yapacağı belli olmaz. Hüsnü bile vazgeçmişse, herkes vazgeçer.

Kalbim artık tamamen karardı. Ellerim titremeye başladı, kulaklarım uğulduyor, yoksa bu sesler siren seslerimi? Her şeyi unuttular da bir benim burada olduğumu unutamadı kör olasıcalar! Sesler çok yaklaştı. Acele etmeli, gitmeliyim buradan. Kendime yeni bir sığınak bulmalıyım.

About The Author

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.