Ece Ayhan: “Herkes tarihin yeniden yazılmasını ister…”

okuma süresi 3 dakika
Bir kez herkesin bir kendi tarihi vardır; “benim yaşamım bir romandır” diyenler de işitilir, “benim yaşamım bir tarihtir” diyenler pek olmaz ama “onun yaşamı bir tarihtir” denebilir.

Bir Önsöz Gibi

Elimdeki defterlerin küçük bir bölümünü Ankara’da 1981 Ekim’inde yayınlamıştım, aşağı yukarı olduğu gibiydi yinelemelerle, yanlışlarıyla, gelişi güzellikleriyle…

Gümüşlük İskelesi’nde Ekim 1982’de yayınlanmamış bu defterleri daktiloya çektim ve bir dosya olarak koyup kaldırdım. Böylece bütünlemiş oldum defterleri. O günleri düşünme fırsatı da çıktı bana, kimi olgular üzerine düşünme olanağı da. Zaten düşüncelerimi enine boyuna gözden geçiriyordum, 102 yıllık ya da 26 yıllık düşüncelerimi. Çıfıt çarşısı gibi bir bellek… Kısacası bir hale, yordama sokmaya çalışıyordum vargılarımı, yargılarımı, değer yargılarımı, akıl yürütmelerimi, görüşlerimi, düşüncelerimi… Bu açıdan da iyi oldu defterleri daktiloya geçirmek. Bir çekidüzen vermek gibi bir şey insanın kendisine. Artık serinkanlılıkla bakıyorum olup bitenlere… Uzatmıyayım. Uzatmıyacağım.

Biraz yoğurmaya çalıştım bu gereçleri, olabildiği kadar doğallıkla. Şimdi bile hiçbir yazınsal yanı yok bakıyorum da bunların. Yine de benim için kimi ufak ipuçlarıdır askılı belleğime yardımcı olsunlar diyedir. Görülsün ki, bunlar badem bıyıklı, göbekli, askılı pantollu birinin dipyazıları değildir. Oraya oralara yakışmıyan, yakışmıyacak birinin dipyazıları işte. Zaten ben Zürih’te bulunurken, kendimi pahalı bir ‘burs’ bulmuş, sağlık pahasına burs bulmuş biri olarak görüyordum. Ben İsviçre’ye falan gidecek adam değildim. Zaten kimi eski arkadaşlar hemen pişman olmuşlardı aracı oldukları için oraya gönderilmeme. Bir yanlışlık işlenmişti işte. Aykırı bir dal’ın  Zürih’de ne işi var? Oldu bir kez. Ben de bu olgunun kimi defterlerini okurlara sunmak istedim o kadar. Bütün yaptığım bu iş. ‘Defterler’ kitabında, 2 Nisan 1975 dipyazısının sonlarında bir şeyin kafamı kurcalamış olduğu anlaşılıyor. 3 Nisan’da da şunu yazmışım: “Tarih ayağa kalkılınca görülecek bir nesne değildir.” Tarih sözcüğünün yabancı dillerdeki kök anlamına gidiyorum. Elim Bedia Akarsu’nun TDK’ndan çıkan Felsefe Terimleri Sözlüğü’ne uzanıyor. Tarih; “anlatmak, bilmek, bilmeye çalışmak… Zaman içinde değişimlerin tümü. (Historein)”

Daha iyisi dolaşıma salınmadıkça Eytişimsel Özdekçilik terimini kullanıyorum ben. Eytişimsel özdekçilik bakışlarında toplumsal olgularına en alttaki ya da en yukarıdaki nedeni iktisadi olgulardır hep, başka bir dolu nedenlerin yanında.

Herkes tarihin yeniden yazılmasını ister.

Bir kez herkesin bir kendi tarihi vardır; benim yaşamım bir romandır diyenler de işitilir, benim yaşamım bir tarihtir diyenler pek olmaz ama onun yaşamı bir tarihtir denebilir.

1984, Yeni Defter (Önsöz)

About The Author

Diğer yazılar

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.