Koy şişeye bırak göğe

okuma süresi 3 dakika
Bu gece çok ağladım duydun mu? İçin İçin… Bir yudum aldım “Bazı insanlar ne güzel” dedim. Bir yudum aldım “Bazı insanlar çok güzel dünya berbâd, ne olacak onlara?” dedim.

Bu gece çok ağladım duydun mu? İçin İçin… Bir yudum aldım “Bazı insanlar ne güzel” dedim. Bir yudum aldım “Bazı insanlar çok güzel dünya berbâd, ne olacak onlara?” dedim. Boğazımın ağrısı gibi biraz, yutuyormuş gibi yutamıyormuş gibi. Rakı sence ağzı uyuşturur mu? Sormadım kimseye komik sanki. Ama sana ne kadar rezil olursam o kadar “sen”im. Uyuşturabilir mi dersin? “Sen” olmak, “Ben” olmaktan vazgeçmek değil. Hayır, “Kadın Hareketleri” kafamı karıştırmadı. Şu gerçek ki ben olmak, sen olmanın olanaksızlığını göze almak demek, sen olmaksa ben olmanın olanaksızlığını… Sen ve Ben arasında kaçıp kaybolacağımız bir “Biz” var derse de insanlar, inanma! “Biz” olanaksızdır. ‘Sen ve Ben’den daha merhametsizce çünkü ben bir eli tutsam, o el senin elin olsa, benden ayrı olmalısın o esnada. Bir akis… Sen bu sebeple “Sen” olsan; ben bu sebeple “Ben” olsam, elini tuttuğum an olan şey “Biz” olmasa.

Elinde kaybolsam.
Ellerimde kaybolsan.

Defterim yanımda değil, bir kâğıt buldum kargacık burgacık eğilmiş yazıyorum. Eğiliş de kâğıt da kargacık burgacık. Eğer yazmazsam, bu gece çok ağladığımı kimse bilmeyecek. “Bazı insanlar çok iyi” dedim. “Hayat, berbâd güzel” dedim. Gökyüzüne çok yakınmışım tesadüf. Göğe baktım ama mecburiyetten. Başım biraz dönüyordu. Ağzım da, niye, biraz uyuşmuş gibi ama ben düşünüyordum o esnada.

Sokağa baktım çok siyah, vapura bindim çok kara, indim yürüdüm bu sokakta çok ışık. Sokak o esnada gündüz, ışık ise “gece” diyor. Işık anlam biçiyor, bu saatte ben varım ve gece diyor, sokak reddediyor. Işık çekilse, sokak “gece” olduğunu anlayıp çıldıracak. Film yapımı da bence buna benzer bir şey bak, biliyor muydun? Gece, gece olduğunu bilmiyor diye ağladım. Sen, gece olduğunu biliyorsun diye ağladım. Ben hep maviye yansıyan bir kör ışığım diye ağladım. Çalan şarkının da bir vatanı vardı, vatanına ağlıyormuş. Sözlerinin anlamına bakmadım kıskanır üzülürüm diye. Jodorowsky, vatanım papuçlarımdır dermiş. Ben, olmayan vatanım nerede onu bile bilmiyordum. Aslında bilmek de istemiyor olabilirim. Her şey bir “karşılık” hâlidir. En çok; Sen, Ben derken korkutucu bu. Sen, benim ruhumsun demeyi çok isterdim, korkuyorum. O zaman beni bildiğini sanırsın. Ben, senin ruhunum demeyi çok isterdim, korkuyorum seni bildiğimi sanırım.

Niye, çünkü çok açık. Bana dokunduğun an parmakların o kadar büyüyecek ki ben kim olduğunu bileceğim; karşım olmayan yanımda kal.

Sen de yazdın mı benim gibi, ben kimim, var mıyım, sana rastlar mıyım, seni bilir miyim, bilmeden bana?

Yazdıysan rakı şişesine koy göğe bırak. Arada başım dönüyor bakıyorum, ben bir 35’liğe sarmaladım şimdi bıraktım, ya sen?

Bu şişedeki mektubu bulan kişi, altına bir kelime yaz, parmakların kadar somut olsun.

…………..

About The Author

Diğer yazılar

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.