Onur Koçyiğit: “Sanıldığı kadar zor değil bazı meseleler…”

okuma süresi 3 dakika
Eleştiri yazılarını takip ettiğimiz Onur Koçyiğit'le Oğuz Atay'ı konuştuk. Lafı dolandırmadan, doğrudan söyledi düşündüklerini Koçyiğit.

Atay kime benziyor Türk edebiyatında? “Benzersiz” mi? Dünya edebiyatında kendi bahsettiği referanslar dışında biri geliyor mu aklına?

Atay’ı birine benzetmek… Zor iş. Benzersiz diyemeyiz, değil Türk edebiyatı, dünyada “hiçbir şeye” ve/veya “hiç kimseye” benzemeyen metne rastlamak zor. Yazara da elbette. Denemeler var ancak hepsi başarısız eğilimler. Eğer Oğuz Atay için bir nihilist diyebilirsek, belki biraz bu benzersizlik halini anlayabiliriz. Klasik olacak ama, Joyce için düşünelim; Ulysess hâlâ bir muamma. Başyapıt diyenler de var, sivilceli bir ergenin hezeyanları diyen de. Dünya edebiyatında bir isim geliyor aklıma ama biçim ve hatta biçem olarak farklılar. Rainer Maria Rilke. Özellikle “Sonuncular” anlatısında Marie Holzer bir “Selim” ya da “Turgut Özben” yaratmak için yeterince uygun.

Günümüzdeki Atay algısı hakkında ne düşünüyorsun?

Bu söyleyeceklerim Atay üzerinden olmakla beraber, Turgut ve Tomris Uyargiller, Cemal Süreya ve diğerleri için de geçerli: tamamen bir tuhaflık. Seviliyor gibi görünüyor ama bu sevgi anlamaya ya da kavramaya yetmiyor. Yalan olmasın, sanıyorum Murat Belge aktarmıştı: Tutunamayanlar yazıldığında cezaevine göndermişler. Koğuş arkadaşı Mehmet Sönmez okumuş ama pek anlamadığını söyleyip bir de Belge’nin incelemesini istemiş. Belge kitabı okuyunca “Burada anlatılan İsa, peygamber olan hani.” demiş. Böyle bir okuma hâlâ mümkün olamadı. Yani ne Atay’ı ne de sayabileceğimiz bu sorunun kendisinden mülhem “günümüz” algısındaki yazarların durumunu ifade etmek zor.  Popüler olana düşman olmaktan da geliyor olabilir bu önyargım. Yine de her şeye rağmen, okunacak kitaplar listesinde bir Oğuz Atay bulunması iyidir.

Hangi metni daha mühim sana göre? “Tutunamayanlar” değil diye biliyorum, yanılıyor muyum?

Bu soruyu neden sorduğunu biliyorum. Peki, yanılıyor musun? Bu sorunun cevabını ben de bilmiyorum açıkçası. Çoğu kere “Eylembilim” benim için önemli oluyor ama “Tutunamayanlar” yine de vazgeçilmez oluyor. Galiba Esat’ı, Turgut’u, Selim’i, Galip Aydıner’i falan hiçbir zaman tanıyamayacağım için bu sorunun cevabını hiç veremeyeceğim. Atay’ın da dediği gibi “Allahım ne kadar çok isim var ben gidiyorum müsadenizle sizi sevmek için eve gidiyorum”

Atay üzerine yazılan metinlerden hangilerini saymalıyız külliyat için?

Bu cevap mümkün olandan daha kısa olacak sanırım. Yıldız Ecevit’in yazdığını aşan bir metin okumadım. Belki de diğer yazılanları ben anlamamışımdır ama “Ben Buradayım” bu soruya çoğul cevap vermemi engelliyor. Kitap falan yazdı mı bilmiyorum ama Oğuz Demiralp’in yazıları da kıymetlidir. ‘98 ya da ‘99  senesiydi, Kitaplık’ta bir yazı yazmıştı, on sayfa kadar; “Toprak Olmak, Dil Olmak”. O metin de çok değerlidir. İlk sorudaki referans meselesine bu yazıdan pay çıkarmak olası gibi görünüyor. Türkçe’de çok bilinmese de Jean Starobinski, Philippe Lejeune referansları vardır, benzetmek istiyorsak illa ki.

Ya Atay olmasaydı?

Hiçbir şey değişmezdi Said. Değil Atay, kimden bahsedersek bahsedelim; Atay olmasaydı, bir Atay bulunurdu. Sanıldığı kadar zor değil bazı meseleler.

About The Author

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.