26 Şubat Kötü Tarih – “En çok babamı sevdim”
okuma süresi 2 dakika1934’te İstanbul Belediyesi, evlerin bazılarında görülen “kafes”lerin (cumbaların) kaldırılmasını kararlaştırmış. Bakınca, çok daha eski bir tarih bekliyor insan, cumbaların bunca azaldığını görünce. Oysa değil, 34’te, ne hikmetse cumbaların kaldırılmasını emretmiş belediye. Ne olmuş? İstanbul hakiki ve sahici bir “değer”inden olmuş. Ehlikeyif, cumbaya saksı koymayı, o saksılarda çiçek yetiştirmeyi sever.
1936’da Fatih-Harbiye tramvayı Beyoğlu’nda devrilmiş. İki kişi hayatını kaybetmiş, 30 kişi yaralanmış. İyi tarihte tramvay sevdiğimizi ilan ettik, şimdi de kazasını görüyoruz. Kaza denen şeyin ihmalle alakalı olduğunu da asla unutmuyoruz.
1943’te memleketin “kara leke”lerinden biri olan Varlık Vergisi’yle alakalı bir hadise vuku bulmuş. Vergiyi ödeyemeyen 160 kişi Aşkale’ye gönderilmiş.
1952’de Winston Churchill, Birleşik Krallık’ın atom bombasına sahip olduğunu ilan etmiş. Küfür alenen olmasın. İçimizden edelim.
1992’de Azerbaycan’ın Hocalı kentine giren silahlı Ermeni gruplar 613 Azeri’yi öldürmüş. Kin bizi büyütmez ancak hayıflanmaya ve çok üzgünlüğe sebep olur.
Ve ölümler…
1961’de Hasan Âli Yücel buralara veda etmiş. “Bu hayatta en çok babasını seven” Can Yücel’in babası da olan bu “maarif vekili”nin ölümünü “kötü tarih” olarak kaydediyoruz. 1969’da Karl Jaspers, 1984’te şair Hasan Hüseyin Korkmazgil, 1994’te Tarık Buğra hayatını kaybetmiş. Onları da şüphesiz anıyoruz.