Harun Korkmaz: “Tel koptu ama ahenk henüz kesilmedi”
Hâfız Burhan’ı çağdaşlarından ayıran nedir sizin için? Var mıdır ya da böyle bir ayrım?
Hâfız Burhan döneminin çok etkili bir sesidir. Hem dînî mûsikîde (mevlîd vs. gibi icrâlarıyle) hem de plaklara okuduğu lâdînî eserlerle şöhret bulmuştur. Fakat Hâfız Burhan çağının diğer büyük hâfız ve hânendeleriyle (Münir Nûreddin, Hâfız Kemâl, Hâfız Sâmî vs. gibi) ses kalitesi ve vüs’ati bakımından değil ama tavır, edâ ve üslûp bakımından yarışamaz. Okuduğu tavır, devrin piyasa üslûbudur.
O geleneğin devamını izleyebiliyor muyuz bugün? Yoksa bir tel koptu ve ahenk ebediyen kesildi mi?
Telin koptuğu doğru fakat âhengin ebediyyen kesildiğini söylemek için henüz erken. Ama şu bir hakikat ki imparatorluk devrinin müziği olan bu mûsikî maalesef bütün ihtişâmıyle târihe karışmıştır.
“Makber”i bu kadar unutulmaz kılan ne? Sözleri mi, bestesi mi, icrası mı?
Makber’i bu kadar unutulmaz kılan hiç şüphesiz ki Hâfız Burhan’ın bu şiirin bir kısmını plağa gazel olarak okuması ve bunun halk tarafından çok beğenilmesi ve benimsenmesidir.
Bir Hâfız Burhan “ilk üç”ü istesem, ne dersiniz?
Makber birinci tabî ki, ‘Kadifeden Kesesi’ ve ‘Nim Nigâhın Katle Ferman’.
Gazel/gazelhan tabiri hakkında ne düşünüyorsunuz? Tabirin dönüşüme uğradığını seziyordum ben bir zamanlar, sizce öyle mi? Hâfız Burhan’ın gazelhanlığıyla, Kazancı Bedih’inki bir mi mesela?
Gazel mâlum-u âliniz klasik edebiyatta bir şiir formudur. Fakat müzikal mânâda gazel; bir şiir metninin -ki bu bir şarkı güftesi dahî olabilir- bestelenmeden, doğaçlama olarak belli bir müzikal yol belirleyerek okunmasına verilen isimdir. Bu icrâyı yapan ses san’atkârına da gazelhân denir. Eğer bu anlamda kullanılırsa Hâfız Burhan’da Kazancı Bedih’te aynı tâbirle vasıflandırılabilir. Ancak burada müziğin, bölgeden bölgeye -aynen dil gibi- farklı renk ve şekillere büründüğü gerçeğini göz ardı etmeden bir genelleme yapamayız. Ezcümle bu iki zâtın icrâsı müzik formu olarak aynı kefeye konabilir fakat ikisinin de mâhiyeti başkadır.