Saçılmış bir nar…
okuma süresi 2 dakikaSaçılmış bir nar neye benzer? Çocukluk boyunca gördüm, aslında insanın avucuna benzer. Büyüdükçe eli de büyüyor insanın. Büyüdükçe saçılan narları da büyüyor. Arka bahçede böyle söylemek isterdim o yaşımda, babaanneme.
93 yılında, ben çok az müzik biliyordum. Televizyonda yangın vardı. Yangın. Kıpkırmızı. Televizyon, telefonun hemen yanındaydı. Telefonun arkasında bir ayna. O gün kimse telefona ilişmedi. Yangın vardı televizyonda. Ve Sivas’ta.
Şimdi biraz daha müzik biliyorum. Yıl 2013. Artık 10 değilim, 30’um. Sivas’a bir defa gittim. Oteli uzaktan gördüm. Türkü, hiç, söylemedim. Bazı piyano konçertolarını bilsem onu da dinlemezdim. Ama dinliyorum işte. Ağıt birbirine benziyor mu, ne?
Öyle bir yer ki bura, daha gün görmemiş oğlunun cenazesini “cennetin damadı” diye uğurluyor anne. Bir kadın, babası için “Babamın yalnız bir nar ağacı şiirini düşünerek yirmi yıldır adalet arıyorum.” diyor. Öyle ki, ben halen “Romantik Korno”da anlatılan Behçet Aysan’ı “tanıdığımı” düşünüyorum. Birlikte çay içmişiz gibi. Konur’da mesela, değil mi Behçet Ağam?
2 Temmuz’lardan birinde Ankara’daydım. Mülkiyeliler’de. O gece okunan şiirler de mi “suya” okundu? İnsan bazan en çok suya ihtiyaç duyuyor. Mesela Sivas’ta. Bir avuç suya. Serçenin ağzında taşıdığı o bir damla suya. 93’te yoktu. O paspas Metin Altıok’un elinde hâlâ, bu yüzden. Eline çenesine koyan da Hasret, değil mi?
Bu 2 Temmuz ilk defa türküsüz. Türküsüzlükten de çok, piyanoyla. İlk defa. Ama ağıtların tamamı birbirine benziyor mu, ne? “Requiem” kelimesini ilk İlhan Berk’ten duydum. Bu yüzden duvarlara “Bakışsız Bir Kedi Kara” yazıyor arkadaşlarım. Defterlerine ve duvarlara. Yangınsız.
Bir nar var, 30 yıldır saçılıyor. Saçıla saçıla saçılıyor. Her Temmuz böyle zalim geliyor işte. Ağıtlarla. Ağıtlarla. Umutlarla. “Yüküm bulgur değil Yunus, yüküm yürek” deyişiyle Hasret Gültekin’in.
Metin Altıok’un Bingöl Lisesi’nden öğretmenliği. “Bir kızım morgta” deyişi. Kafası önde, düşünceli, elinde sigarayla yolları yolları yürüdüğünü hayal etmem sürekli. O ince el yazısı. Desenleri. Hep gözümün önünde. Nar var, böyle böyle saçılan durmadan. Boyuna saçılan. Yana yana saçılan.
Sadece değil türküler rakıya yaraşan. Şiirler de var. Bazı piyanolar da.
Rakı mı? Biz seninle rakı da mı içmedik Behçet Ağam?