Zaman makinesinde anasonlu bir yolculuk…
okuma süresi 3 dakikaBenim hayali bir zaman makinem var.
Arada bu zaman makinesine biner tarihi kişilikleri, zamanları, olayları ziyaret ederim. Şakalarımdan biri sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Bunu gerçekten yaparım. Hayal dediğimiz şeyin sınırları mı var? Kanunen yasağı mı var?
Tarihi olduğu sanılan birçok kişiyle derin muhabbetim oldu. Bugün size onlardan bahsedeceğim.
İnsanı, içki masasında tanırsın derler. Doğrudur. Aslanı kedi, kediyi aslan yapar o masalar. Benim için bu zamana yolculuğun en ürkütücülerinden biri Büyük İskender’le olmuştur. Hani şu meşhur Makedon Kralı, dünya fatihi yüce İskender! Ya bırak Alla’sen, ağzıyla içemeyen, içince kendini bozan çiğ mi çiğ bir herif bu İskender. İki dubleden sonra başlar sağa sola salça olmaya. Masayla alakadar köleleri tokatlar, yok “Sefer çıkıyorum, atımı hazırlayın!” diye gaza gelir, yok nara atar. Neler çektim ben bu İskender’le içerken… Terör dense, yeridir. Dayanamadım dedim ki “İskender’im sen kral adamsın. Az ağır ol la. Alırlar aklını bunlar senin. Sonuçta önüne yemek koyan insana artistik yapmıy’can! Alırlar paçanı aşşağı vallahi.”
“Yok abi,” dedi. Abi der hep bana. “Bunlar bundan anlıyor.”
N’oldu sonra? Bir duydum ki zehirlemişler garibi. E “ben dediydim” demeyi sevmem ama ben dediydim arkadaş! Ha bak, kralın efendi olanı yok mu? Var. Jül Sezar’a bak işte, ders çıkar. Roma’ya ne zaman gitsem, hep iyi karşıladı beni rahmetli. Kankası Antonyus olsun, Kleopatra yengem olsun hep süper insanlardır. Yalnız o Brütüs müdür nedir, ona hiç ısınamadım. Böyle sinsi polimci, yere bakan yürek yakan kılıklı. Sezar’a dedim de hatta. “Abi (ben ona hep abi derim), bu Brütüs’ü gözüm hiç tutmadı. Dikkat et buna.”
Sezar abim dedi ki, “Annesi bunu doğruruken öldü.” O zamanlar sezaryen yok tabii, ben de uyandırmadım geçmişteki adamı. “Aldım yanıma, garibandır dedim. İyi çocuktur.”
N’oldu, iki ay sonra mahalleden arkadaşlarıyla beraber parçaladı Sezar’ı Brütüs. Sezar’ın meşhur “Sen de mi Brütüs?” lafı aslında “Sende mi Brütüs!” şeklindedir. Bıçağı Sezar’ın döşüne saplarken, “Vallahi bende olsa dükkân senin” demiş adi Brütüs. Çok üzüldüm ben, iyi adamdı rahmetli Sezar. O ölünce Kleopatra yengeyi de kankası Antonyus kaptı gerçi. Biraz dedikodu kısmına girecek bundan sonrası, susayım iyisi mi!
Efendime söyleyeyim, ben Ömer Hayyam’la içmiş adamım! Şaka değil, Horasan meyhanelerini geze geze bitiremezdik Ömer büyüğümle. Ama arkadaş, adama yetişmek ne mümkün! İçtikçe içiyor, içtikçe içiyor. Şeker gibi adam fakat, kimseye zararı yok. Elinde testi, şiirini okur, güzel güzel muhabbet eder, insanı bilgilendirir.
İşte böyle güzel dostlar… İçki deyip geçmeyin. Tarih değiştirmiştir, tarihler yazmıştır.
Benim de adaşım olan Hun imparatoru (o zamanlar Fatih Terim yoktu) adaşım Atilla’nın düğün gecesi şölenindeydim en son. Atilla öyle içiyordu ki yetişmek mümkün değil. 20 testi şarapla benim ona götürdüğüm litrelik Tekirdağ rakısına ve 10 litrelik halis muhlis Adana şalgamına bana mısın demedi. “Adaş,” dedim, ben ona adaş derim hep. “İçme şu şarabı, vallahi burnundan gelecek.”
Nitekim yengeyle zifaf çadırında burun kanamasından gitti buralardan. Fazlası zarar, demiştim değil mi?
Hem Atilla ölmeseydi bugün belki Roma kilisesi ve Papa neyim olmayacaktı ve bitecekti Hıristiyanlar. Her Pazar kiliseye ayakkabılarıyla girip şarap da içemeyeceklerdi. Ama insan tarihi değiştiremiyor.