Guatemala’nın Hergele Azizi: Maximon

okuma süresi 5 dakika
Sıla Yavuz, uzak ellerden bir "gezelim görelim" yazısı yazdı. Vaadi de var: Bundan sonra devam edecek! Metnin sonundaki video buluşu da günün sürprizi.

Buraya yazacağım ilk yazının konusu ne olsa diye düşünürken aklıma geliverenler nedense hep Latin Amerika’daki birtakım Pagan (ya da Hıristiyanlıkla karıştırılmış Pagan) ayinler ve âdetler oldu. Demek gezdiğim yerlerden aklımda en çok yer edenler onlar olmuş.

Hepsini bir araya sıkıştırmaya gerek yok tabii. En renkli ve eğlencelilerinden Maximon ile başlayayım, ısındıkça arkasını getiririm.

Efen’im bu Maximon denen şahıs Guatemala’nın Maya köylerinde inanılan ve büyük saygı duyulan, aziz –Pagan Tanrısı– Yahuda karışımı diye tanımlayabileceğim bir tuhaf figür, “San Simon” diye de geçiyor adı. Tahmin edileceği üzere, bu beyefendinin varlığını, Colomb öncesi inançların kilise baskısının etkisiyle ufak dozda Hıristiyanlıkla harmanlanmasına borçluyuz. Kilise baskısı demişken, Maximon önceden Guatemala’daki Maya köylerinde genel olarak ibadet edilen bir figür iken, kilisenin etkisiyle şu anda açık açık ibadet eden sadece üç köy kalmış (Santiago Atitlan, San Andres Ixtapa  veee… üçüncünün adını hatırlamayarak sınıfta kalıyorum). Maximon sadece Paskalya’dan önceki haftada (ki Semana Santa deniyor ve Guatemala’da ve Latin Amerika’nın birçok yerinde Noel’den de önce gelmek üzere en önemli dini kutlama) yapılan törenlerde ülkenin her yerinde ortaya çıkıyormuş. Hatta Maximon ile İsa kuklalarını veya onlar gibi giyinmiş insanları çarpıştırıyorlarmış. Kilisenin hışmına uğrayan Pagan figürlerin malum kötü talihi ile İsa 1 – Maximon 0 mı oluyordu; bu karşılaşmaların sonucu aklımda kalmamış ne yazık ki. Ama yer yer Yahuda ile karışmasında, törenlerde olağan kostümünden çok Yahuda’yı çağrıştıran şekilde giydirilmesinde bunun etkili olduğu kesin.

Neyse… Ne özelliği var bu Maximon’un da adamcağıza “hergele” dedin derseniz, aziz veya Tanrı olmaktan fersah fersah uzak bir abimiz kendisi… Hani kızınızı istemeye gelse “hadi oradan be!” diye kıçına vurup evden kovalayacağınız, meşhur “içki – sigara – kadın” üçlüsünün hakkını veren, sürekli –bu “sürekli” abartı değil, ziyaretçileri sayesinde gerçekten durmaksızın- sigara ve rom içen, kalan vakitlerinde de kadın peşinde koşan bir tip.

Kendisine ibadet eden köylerde Maximon’un “oturduğu” bir evi oluyor, Semana Santa dışında burada tutuluyor. Evin orta yerinde duran, tahtadan yapılma, uyur görünüşlü, yaşlıca, sakallı, sivri yüz hatlı bir adam Maximon. Kafasında bir kovboy şapkası var, boynunda bir veya daha fazla kravat ve kravatın yanlarından sarkan sürüyle fular. Bacakları yok, fazlasıyla zampara olduğu için, kız peşinde koşmasın diye bacaksız olduğu rivayet ediliyor. Sabah 6 – akşam 6 arası ziyaret ediliyor, kalan vakitlerde uyuduğuna inanılıyor.
M1

Ziyaretine giderken mutlaka bir şişe rom ve/veya sigara – puro götürülüyor, zira Maximon’un başında bekleyen iki adam gelen şişeleri alıp, düzenli aralıklarla Maximon’un boğazından aşağı boca ediyorlar. Ahşabın içi boş zaten, lıkır lıkır kayıyor rom, Maximon’a da afiyet bal şeker oluyor. Aynı şekilde,  sigara veya purosu da hiç eksik olmuyor ağzından, söndükçe yenisini yakıp yerleştiriyor görevliler. Ekmek elden su gölden, kalan vakitte de uyu derken hayat Maximon’a güzel anlayacağınız.  Maximon’un içtiği sigaraların külleri ayrı, izmaritleri ayrı kaplarda toplanıyor ve daha sonra satılıyor, zira küllerin uykusuzluğa iyi geldiğine, izmaritlerin de hırsızlardan koruduğuna inanılıyor .

Evin içi rengarenk mumlar, çiçekler ve kedi merdiveni benzeri süslerle dolu, tek tük de kilise çağrıştıran nesne göze çarpıyor. İbadete gelenler, içki ve sigaralarını görevlilere sunduktan sonra mum ve tütsü yakıp dua ediyorlar. Kimi yerlerde yumurta ve canlı tavuk da kullanılıyormuş bu ayinlerde, ki bana Maximon’da denk gelmese de benzerini Chiapas’taki Maya köylerinde görmüşlüğüm var. Yine gittiğim  Maximon evinde bana denk gelmese de, okuduğum kadarıyla bazı Maximon evlerinde iyi yarı köylü teyzeler gelip “ruhsal temizlik” isteyip istemediğini soruyorlarmış. İstersen vay haline, teyzelerin birinden süpürge çalısı gibi bir şeyle dayak yerken, diğeri de ağzından üzerine rom püskürtüp, arınman için dua ediyormuş.

Bu “sıvı püskürtme” de yine Pagan geleneneklerini sürdüren Maya köylerinin kilise ayinlerinde yaygın olarak görülen bir şey. Cola, soda vb. Asitli meşrubat kullanılıyor zira bunların içindeki gazın insanın içindeki kötülüğü ve kötü enerjiyi ortaya çıkaracağına inanılıyor. Cola, fanta vs. kullanılması kapitalizmin hain oyunu değil tabii, eskiden çok uzun bir süreç ile fermente edilip, içinde gaz oluşması sağlanan içecekler kullanılıyormuş bunların yerine. Eh, bugün bir şişe açacağı ile erişilebileni varken, yazık değil mi adamcağızlara uğraşsınlar?

Duyunca komik gelebiliyor, özellikle süpürgeyle dayak ve rom fıskiyesi kısımları, ama köylüler büyük bir saygı ile yaklaşıyor ve gayet ciddiye alıyorlar ayinleri. İzlerken gülen turistlerin dayaklara doymadığına dair uyarıları okuduktan sonra, biz de en ciddi suratımızı takınmıştık izlerken; dayak uyarısında abartı payı malum olsa da, insanları rencide etmemek adına. İzleyip de, köylülerin törene nasıl derin bir inançla katıldığını, yorulmadan bacaklarına kramp girmeden aynı pozisyonda nasıl dakikalarca oturup, nefes almadan dua ettiklerini görünce o kadar absürd ve komik de gelmiyor aslında.

İbadet halindeki insanları rahatsız edip, “doğal ortamında hayvan ve yerli gözlemleyen” National Geographic  muhabiri tadı vermemek için bu tür ortamlarda fotoğraf çekmeyi sevmediğimden, buradaki fotoğrafların hepsi “temsili” bu arada, hiçbiri benim değil. Ama bir şey kaçırmış sayılmazsınız, çekmiş olsaydım da bunlara çok benzer şeyler olacaktı.

TRT spikeri edasıyla “sözlerime son verirken”, bunca hergele muhabbetinin üzerine anmadan geçemeyeceğim şu video linkini ekliyor, Kadir İnanır’ın da gizli bir Maximon müridi olduğunu ortaya çıkarmanın haklı gururuyla huzurlarınızdan ayrılıyorum efen’im:

About The Author

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.