Anason Kokulu Filmler 01- Ah Müjgan Ah
okuma süresi 3 dakika“Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderilileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner. Sadri Alışık denilen hergele, her filminde ağlardı. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahıs olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine.” İlhami Algör- Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku
Çocukluğumdan hatrımda kalan birkaç sahnesi yetmez diye düşündüm. Oturdum tekrar izledim, muhtemelen bu işlemi sık sık tekrarlayacağım. Bunu söyleyeceğimi, filmi izleyen her erkeğin yakındığı gibi Müjgan’a yakınacağımı, kin duyacağımı düşünmezdim ama “ah Müjgan ah…” dedim ben de.
“Kadınım, kadının halinden anlarım.” diye düşünmüştüm başta. Ama yok… Benim Müjgan’ı anlamama imkan yok. Bir kere karşısında Sadri Alışık gibi bir oyuncunun canlandırdığı Hüsnü karakteri var. O gazino sahnesi nasıl güzel, ben hayatımda bu kadar inandırıcı bir serzeniş görmedim. O şiiri, şarkıyı ağlayarak okuyuşu hatrımdan gitmiyor. Tabii Müjgan’ın yaşadığı gelgitleri de görmezden gelemem. Annesinin baskısını, Müjgan’ın yetişme tarzı dolayısıyla daha iyi şartlarda yaşamak hırsını anlayabiliyorum ama Hüsnü gibi saflık, dürüstlük timsali, aşık adama –ve pek tabii kendisine- yaptığı yanlış olacak şey miydi, ne olurdu sanki Hüsnü ile Müjgan’ın sarılıp yanak yanağa poz verişiyle sonlansaydı filmimiz. Tabii o zaman bu kadar güzel olur muydu, bu kadar yıl sonra hala herkesin bildiği, sevdiği filmlerden olur muydu bilinmez. Efkar da güzel çünkü, severiz efkarlanmayı.
Şimdi biraz ana konudan uzaklaşalım. Filmdeki meyhaneden, Bulut Faik’in meyhanesinden bahselim. Herkes birbirini tanır, sever o meyhanede. Hüsnü’yü de severler tabii, Hüsnü gibi tatlı dilli adam sevilmez mi hiç. Su katmaz rakısına Hüsnü, akşamcıların gözü kulağı ondadır, eğlendirir, neşelendirir müdavimleri. Benim de muhabbetlerine dahil olasım geldi izlerken. Öyle dalıp gidivermişim.
Oyunculukla samimiyeti göstermek nasıl şeydir, aklım alamıyor bir türlü. Sadri Alışık… Ne büyük adam Sadri Alışık. Haddim olmadığından konuşamıyorum hakkında, isminin yanına üç nokta koymakla yetinebiliyorum. Tabii Nubar Terziyan ve Sami Hazinses’in samimiyeti de her filmlerinde olduğu gibi içimi ısıttı yine. Filmden anason kokusu alma sebebim de, meyhane sahnelerinden ziyade bu samimiyet. Rakının doğasındaki samimiyet.
Filmin unutulmaz repliklerine de değinmemek olmaz sanırım. Sadri Alışık’ın sesiyle, bakışlarıyla ölümsüzleşmiş repliklerdir hepsi de.
“Yaşamak Müjgan diye bir şeydir benim için, ölmek Müjgan yok demektir.”
“Yahu ben kuruntu yapmam, bir şey var Müjgan’da. Yüzüğünü takmadı, gazozunu içmedi. Ya bugün Müjgan güzel bile değildi, ötesi var mı?”
“Öyle bir sevdim ki Müjgan’ı, dünyamı şaşırdım, haddimi bilemedim. Evleniriz gibi geldi bana. Evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar, fakir soframız kurulur gibi geldi.”
“Müjgan’ı unutmak, Müjgan’ı sevmemek…”
Başka söze ne hacet.