Can Sıkıntısı: Medeniyet dediğin…
okuma süresi 2 dakika“Kahkaha benden yana”, Kierkegaard’ın en güzel kitaplarından biridir. Can sıkıntısı her türlü kötüğünün anasıdır özlü sözüne ilk burada rastlanılmıştır.
Herkesin canı sıkılabilir, üstelik bu her yerde başınıza gelebilir. Çocukların da büyüklerin de. Bazen bezginlik boyutuna gelir, insanın hayattan tat almasını engeller, bazen içi boş medya tüketimi ve oyunlarla geçiştirilir, yapacak anlamlı bişiy bulamamak, daimi içi sıkıntısı, yapılandan zevk almamak gibi yan etkilerle devam eder. Uzun sürdüğünde “depresyon” adını alabilir.
Boş zamanlarımızı iyi değerlendirmek için gördüğümüz baskı kitle iletişim araçları tarafından da el birliği ile uygulanır.
Peki bu kadar formalite, dert, iş, güç, sorun varken neden canımız sıkılır? Freud’dan, Schopenhaur’a bu konuda herkesin bir cevabı var. Bunun evrimimizin bir neticesi olduğundan ise kimsenin haberi yok galiba.
Can sıkıntısı neticede diğer insanlara ihtiyaç duymamıza vesile olur. Birisini arar, bir plan yapar, görüşmeler falan ayarlarız. İnsaoğlu (birbirinin kurdudur hani ya) bu kadar birbirinden hazzetmemesine karşılık, bunca yıl neticesinde, topluluklar kurmuş, iletişimini geliştirmiş bir şekilde bir arada yaşar olmuş. İşte bunu gerçekten sadece can sıkıntısına borçluyuz. Mazallah canı sıkılmayan bir mahlukat olsaydık, bırakın soyu sürdürmeyi, henüz bir köy dahi kuramamıştık !!!