Ender gelişen sinema atakları II
okuma süresi 3 dakikaFatih Terim’in dediği gibi, “Sonunu düşünen kahraman olamaz.” Steve Jobs sunumu olunca kendinden geçen sunumsever kitleler, vaktinde Fatih Terim böyle hikmetli bir söz edince celallenmişlerdi. Kimileri biraz fazla Kurtlar Vadisi buldu bu sözü. Kimileri de düşünmenin bazılarının tekelinde olduğuna kendilerini çok fazla kaptırmışlardı. Descartes’ın kapıdan çevirmediği sıradan adam, ileride nasıl düşünür olduysa Fatih Terim’in söylediği bu söz de o kadar fazla ciddiye alınmalıdır.
Ben bu sözün Onur Ünlü’nün son filminin dağıtım biçiminin temel felsefesi olduğu kanaatindeyim. Dağıtımını vizyona girmeden bağımsız biçimde yapma kararı alan Onur Ünlü, sanatsal üretim ve tüketimin en taze problemlerinden birini benim bireysel gündemime böylece getirdi.
Teknik olarak Ünlü ve prodüksiyon şirketinin “bize haber edin, biz filmimizi size getirip bir seans düzenleriz” mekanizması her ne kadar gereğinden fazla nefisse de, bir biçimde sanatsal ürünün ve üretimin üzerinde bir baskı unsuru oluşturan 3. partilerin aradan çıkması, bir sanatçı için inanılmaz bir fırsattır. Zaten özgürlük anaakım olmaktan vazgeçmek de bir sanatçının “sonunu düşünerek kahramanlık mertebesine” ulaşmak adına atılmış önemli bir adımdır.
İmece’nin uzaktan akrabası crowdsourcing, sanatçının zarifçe üretme aşamasında olduğu eserin ana hatlarından söz edip, kendi “tüketicisi”nden ürününü ortaya koymadan destek aldığı bir süreç olarak tanımlanabilir. Kickstarter bu mevzunun en mühim merkezlerinden biridir. Dileyen gider turlar, oradan toplanan kaynaklarla ortaya çıkan eserlere göz atabilir.
“Bizi arayın, filmimizin dağıtımını ayağınıza kadar gelip yapalım”dansa crowdsourcing’e bel bağlamak bu noktada daha mantıklı görünüyor. Daha önce, çok da şaşırtıcı olmayan biçimde Kutluğ Ataman, “Güneye Bakan Duvar” isimli yeni projesini Kickstarter’den destek alarak gerçekleştirmeye başlamıştı. Dileyenler şuradan projenin destek sayfasına göz atabilir: http://www.kickstarter.com/projects/sae/south-facing-wall-guneye-bakan-duvar
Sanat ürününe son tüketici olarak destek olmanın yerini, eser daha ortada yokken destek olmaya bırakan bu anlayış, aslında çok daha güçlü, samimi bir iletişimin, sanatseverle sanatçıyı karşılıklı olarak daha saf ve içten bir ilişkinin temellerini atıyor. Bağımsız sanatçı, izleyicisi ile birlikte otaya yeni bir şey koyma şansını yakalıyor.
Crowdsourcing’in etimolojik kökenine dönecek olurska da Jeff Howe’ın 2006 yılında Wired’da yazdığı “The Rise of Crowdsourcing” başlıklı makale ile karşılaşırız. Bu makalede ele alınan bu yeni üretim biçimi, hybrid’i olduğu iki kelime üzerinden kendisini aslında net olarak ifade eder: Crowd+outsourcing kelimelerinin birleşiminden meydana gelen crowdsourcing, kalabalık bir grup tarafından birbirlerinden bağımsız biçimde gerçekleşen bir ortaklaşa üretim sürecini ana hatlarıyla ortaya koyar.
Her filmi bir biçimde ilgi gören, kendi kitlesini oluşturmuş bir sanatçı olarak Onur Ünlü’nün de sonraki filmleri hatta kitapları için böylesi bir destek/üretim biçimine geçmesi mantıklı olacaktır. Gişede hedef tutturma stresinden muhtemelen “Çocuk” adlı filminden beri sıkılan Ünlü (zira “Çocuk” vizyona bile girmeden DVD-VCD olarak piyasaya çıkmıştı. Herhalde fokus grubu gösteriminde bir şeyler ters gitmişti!) ve sanatsal özgürlüğü için isyan etti. Filmlerinin DVD’leri de ortalarda olmayan Ünlü’nün, artık crowsource üretime geçerek tutkulu takipçilerinin desteğini sistematik biçimde arkasına almasının vakti geldi.
Son söz: Cesaret, bir sanatçıyı ne kadar da güzelleştiriyor.