Kâğıt kesiği kıvamında bir oyun (Kırmızı Yorgunları)
okuma süresi 4 dakikaBu gördüğün cüretkâr tavır,
Arkasında kaç kahır saklıyor?
Ana caddeye açılan sokaklardan değilim,
Bana hiç değişmeyen şeyler kalıyor.
Aklımda bir garip bahar özlemi,
Fikrimde mutsuz sonların vazgeçilmez etkisi.
Bir kırmızı, bir karanlık içindeyiz.
Kırmızıyı ben çözerim, karanlığı kim süpürür bilmem.
Hiçbir şey şaşırtmaz beni,
Hayat mıdır zaman mıdır, bilmem.
Pilli Bebek-Kırmızı
Bir vakitler gönül düşürdüğüm bir adam bana Kırmızı derdi. Her mevsim için ayrı kırmızı papuçlarım, kıyafetlerimin arasında ağırlıkta olan rengin her daim kırmızı olmasıydı bunun nedeni. Bir dönem vazgeçsem de sonra yine döndüm kırmızlarıma. Çocukken büyüdüğüm mahallenin rengarenk oluşundan mı, yoksa babamın her daim “kırmızı olsun beş fazla olsun” demesinden mi bilmem, kırmızıyla aramdaki ilişki pek sıkı fıkıdır.
26 Nisan Cuma 2012-2013 sezonunun son oyununu Emek Sahnesi’nde oyanayan Kırmızı Yorgunları’nı seyrettim. Özen Yula’nın 1998’de yayınladığı Toplu Oyunları 2’nin içerisinde bulunan üçlemeden (İstanbul Beyaz, Rakı Rengârenk / Kırmızı Yorgunları / Gözü Kara Alaturka) ikincisi Kırmızı Yorgunları. On yıl önce Devlet Tiyatrolarında da sahnelenen oyun Ocak ayından bu yana yeniden tiyatro izleyicisinin beğenisine sunulmuştu. Öyle görünüyor ki maya tuttu… Önümüzdeki sezon da oyunu seyretmek mümkün olacak.
Sinemada, televizyonda ve tiyatroda, hem sahnede hem de seslendirmede sıkılıkla adını duyduğumuz Beyti Engin’in yönettiği ilk oyun Kırmızı Yorgunları. İlk yönetmenliğinde Barış Atay, Sezgi Mengi, Pınar Yıldırım, Ayçe Abana ve Füsun Erbulak’la çalışmış. Barış Atay’ın soğukkanlılığı, Sezgi Mengi’nin heyecanı, Pınar Yıldırım’ın naifliği, Ayçe Abana’nın dişiliği ve çocukluğu, Füsun Erbulak’ın samimiyeti, kabullenmişliği, yalnızlığı koskocaman bir yumak olmuş oyunda. Hani şu kedilerin merakla peşlerinden koşturdukları cinsten kocaman ve renkli bir yumak.
Kırmızı Yorgunları’nda üstüne kahkahalar attığımız bir yığın yara var.
Biri bedenler arası seyehatle hayatını kazanırken her bedende aslında bir bedeni özlüyor.
Biri şefkati mi şehveti mi seçse karar veremiyor… Hangisi gerçektir bilmiyor, hep arada kalıyor. O yüzden hep gidiyor. Sonra hep dönüyor. Çünkü her uzağın uzağında bir yer var.
Biri merak ediyor, arzuluyor, heycanlanıyor.
Biri ardı sıra yol alıyor, sona en yakın o duruyor, gider ayak gerçek olmaya karar veriyor.
Bir diğeri evi, mahallesi, televizyonu, kitapları arasında kayboluyor, kahramanlık hikâyelerinin seyircisi ile “ben yaptım” deyiveriyor.
“Ne yanlış aşkları, ne güzel yaşadık. Helal olsun hepimize!” diye yazmıştı Özen Yula geçenlerde sosyal medyada. Geriye dönüp kısası uzunu farketmez bütün kalp ve beden hikâyelerine şöyle bir bakınca; doğrudur ne elmalar yendi, yenirken ne lezzetli geldi… Sonrası hep bir cenneten kovulma hikâyesi. Peki, sadece aşk mıdır insanın cenneti?
Kırmızı Yorgunları, biraz klişe olacak ama yorgun kalplerden bahsediyor. Cüretkâr, kırgın ama kuyruğu dik kalplerden. Hani en olmadık yerde bir ses, bir koku duyarsınız ya da bişey görürsünüz bir anda aklınıza düşer sonra ayıp olmasın diye gerçek hayata döner ama aslında orda kalırsınız ya… İşte öyle bir oyun Kırmızı Yorgunları. Bazı cümleler var kâğıt kesiği gibi, incecik ama acıtır. Oyunun bir yerinde her şehrin kendine ait bir kokusu olduğundan bahsediliyor mesela, orda bir bıçak gelip duruyor.
Bir cennet ne zaman ve nasıl bir cinnete dönüşür, bilmiyorum. O kırılma noktalarına henüz ermiyor aklım. Ne zaman neye başlasam hep nasıl olsa bir gün bitecek diyorum. Ya gider, ya giderim. Sonlar ya gürültülüdür ya sessiz sakin. Sürekli bir şeyler olur, ben hep bitecek diye düşünürüm. Hep geçecek derim. Çünkü zaman durmaz. Dursaydı eğer ben bir gece, bir köprüde öylece dururdum.
Yazan: Özen Yula
Yöneten: Beyti Engin
Dekor Tasarımı: Ela Aydemir
Işık Tasarımı: Metin Çelebi
Kostüm Tasarımı: Çağla Yıldırım
Koreografi: Pınar Ataer
Dekor Uygulama: Günay Zeki Göker
Reji Asistanları: Diyar Karadaş, Gamze Bayraktaroğlu, Gülşah Uçar
Afiş Tasarımı: İlknur Çayırcık Çoşkuntuna
Süre: 2 Perde
Sahne: Emek Sahnesi
Oyuncular: Barış Atay, Sezgi Mengi, Pınar Yıldırım, Ayçe Abana ve Füsun Erbulak