Can Yücel (1926-1999)
okuma süresi 3 dakikaŞiiri ve gerçek bir derviş olarak sürdürdüğü dopdolu yaşamıyla kendine has bir yer edinmiş büyük şair; büyük rakıcı; nam-ı diğer Can Baba. Halk deyişlerinden, argodan, tiyatro, müzik ve resim başta olmak üzere antik ve modern sanatların neredeyse bütün kollarından yararlanarak kurduğu şiir diliyle tanınmıştır. Can Yücel için yaşam, “canlı, materyalist, diyalektik, imgesel ve şaşırtıcıdır.” Sık sık andığı Terentius’un ünlü sözü, onu evrensel kültür ve komünist hümanizma ile bütünleştiren şiirinin de eksenidir: “İnsana özgü olan hiçbir şey bana yabancı değildir.”
Bir söyleşisinde kendisini “Dionysos kavmindenim, yani yaşama sevinci veren bir Anadoluluyum” sözleriyle tanımlar. Can Yücel’e ilişkin yazıların birçoğu “Can Baba’yla bir gün içerken” diye başlar. Bu da onun şiiri kadar sofrasının da şenlikli, canlı, öğretici, seviyeli ve sevgili olmasından kaynaklanır. Rakı sofrası onun şiirinin arka planı gibidir. Sözgelimi Sevgi Duvarı’nda sarhoşluğu şöyle dillendirir: Kumkapı meyhanelerine dadandık Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi Öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri Çöpçülerin elleriyle okşardım seni Yalnızlığım benim süpürge saçlım Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi.
İçki içmek onun yaşam biçiminin vazgeçilmez bir parçasıdır. “İçim rakı dışım su” demiştir. Mütevazı sofrasında daima dostları vardır ve daima sanat ve politika… Herhangi bir çöküntüyü yeniden üretmek için içtiği görülmemiştir. Tam tersine dünyanın ve edebiyatın bütün meselelerini incelikle, alayla, enine boyuna konuşmak ve şiir süzmek işi olmuştur. Dünyadır onun rakı sofrası. Can Yücel’i dinleyen pek çok insan, konuşmasındaki yavaşlığı, boğukluğu ve aksaklığı şairin çok içki içmesiyle ilişkilendirmiştir. Bu yanılsamadır. Can Yücel gençliğinde tiyatro eğitimi almış ve BBC’nin Türkçe bölümünde spikerlik yapmış biri olarak mikrofonik bir sese ve konuşma biçimine sahipti. Konuşmasındaki aksaklığa neden olan, şairin gırtlağında büyüyen kanserli bir ur kütlesidir. İlk şiirlerini topladığı Yazma’dan sonra yaptığı çeviriler nedeniyle 15 yıl hapse mahkûm edilmiştir. “Hapislik hem siyasidir, hem de şiirseldir. Ama bütün iş siyasette de şiirde de ne yapacağına bağlıdır” der. Hapishaneden Bir Siyasinin Şiirleri adlı eseriyle çıkar. Mizah ve muhalefet, imge ve dram, düşsellik ve gerçeklik, eleştiri ve iyimserlik, küfür ve zarafet onun şiirinin hamurunu oluşturur.
Türkiye’nin, nükte ve ironi kültürünün zarif, görgülü bir ustasıdır. Ve bütün nüktedanlar gibi başı hep beladadır. Örneğin yaşlılık günlerinde yargı önüne çıkarılma gerekçelerinden biri, bir konuşmasında devrin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e “hakaret etmesidir.”
Can Yücel söz konusu olduğunda –pek çok politikacı da dahil– herkes bir ortak noktada birleşir: Şair gibi yaşayan, dünyaya şiir gözüyle bakan, şiirle içen bir insandır.
Rakı Ansiklopedisi‘nden alınmıştır.