İlhan Berk’in ‘Güzel Devedikeni”: Turgut Uyar
okuma süresi 4 dakikaİkinci Yeni şiirinin iki büyük ismi: Turgut Uyar ve İlhan Berk. İkisi de ağustos ayında ayrıldılar aramızdan. “Kafiyeye ve ölüme inanırım.” diyen Uyar, 22 Ağustos 1985’te; Berk ise 28 Ağustos 2008’de. Ece Ayhan’ın da vurguladığı gibi, onlar Türkçenin “vazgeçilmez ve sivil şair”lerindendi. Yakın arkadaşlardı. Şiirin göğüne birlikte baktılar.
İlhan Berk, arkadaşları içinde “en önemlisi” saydığı Turgut Uyar’la tanışıklıklarının şiir üzerine kurulduğunu, onun şairliğini ve şiirini önemsediğini, Uyar’ın en çok görüştükleri arasında olduğunu belirtir: “En çok görüştüğüm arkadaşlarım Turgut, sonra da Edip’tir. (…) Turgut Uyar ve ben. Ankara ’da iki kişiydik. (…) O zaman Turgut askerlikten ayrılmıştı. Kâğıtla ilgili bir dairede küçük bir memurdu ve Piknik’e yakın oturuyordu. Ben de öğretmenlikten ayrılmış, Ziraat Bankası’ndaki müşavirlik bürosunda çalışıyordum. Öğleüzerleri de orada buluşuyorduk.”
Tomris Uyar da, Ankara akşamları Selanik Caddesi’nin küçük meyhanelerindeki buluşmalara İlhan Berk’in de mutlaka katıldığını, İstanbul ’a geldiğinde de onlara uğradığını söyler. Ayrıca Uyar’ın Berk’i sevdiğinden de bahseder: “Ve çok takdir ederdi: ‘Şiir diye bir şey olmamış olsa, İlhan bulurdu.’ Yani şiiri sevdiği için İlhan’ı severdi.”
Tomris Uyar’ın deyişiyle şiiri sevdikleri için birbirlerini sevdiler. Aynı yazgıyı, aynı cehennemi yaşadılar. Birbirlerinin şiirine kıymet verdiler. Berk, “Yeni şair yeni deyiş getiren adamdır diyeceğim. Şimdilerde, bu soy deyişi gösterenlerin başında da Turgut Uyar var bence” demiştir. Bir söyleşisinde de Uyar’a verdiği değerden içtenlikle söz eder: “Bütün arkadaşlarım içinde benim için en önemlisi Turgut Uyar’dır. Turgut zaten şair doğmuştur. Şairlik aslında bir yazgı. Bir adamın şair olması, bir yazgıyı, bir cehennemi kabullenmesi meselesidir. Turgut’un bütün hayatı, bu cehennemin içinde geçmiştir. Başka bir şey görmemiştir. Turgut çok özel bir şairdir her şeyden önce.”
Berk, Uyar’ın kendisine imzalayarak verdiği ‘Her Pazartesi’, ‘Toplandılar’ ve ‘Büyük Saat’ kitaplarını da evire çevire okuduğu çoğu kitap gibi, kimi dizelerin altını çizerek, önemsediği kimi şiirlerin adı üstüne kocaman ‘X’ imleri koyarak, yukarıdan aşağı eğik çizgiler çizerek okumuştur. ‘İnferno’ kitabındaki ‘Gövde, O Cehennem’ bölümünün III. kısmına, Uyar’ın “Akıyor şarkısı büyük bedenin,” dizesini almıştır. Aynı kitapta, şairin “Senin salatanı seviyorum sevgilim, geceni de.” dizesi, iki yerde alıntılanmıştır. Beyit-Mısra Antolojisi’nde de en çok dizesini aldığı şairler arasındadır.
‘Ölümü eskittim’
Aralarında Turgut Uyar’ın da bulunduğu birkaç şair adı sayan Berk, Batı’nın onları bilmediğinden yakınır ve bizim şiirimizin Nobelli şairlerinkinden aşağı olmadığını düşünür. Kendisinin dergilere gönderdiği şiirlerle ilgili olarak, sevdiği şairlerin ne düşüneceğini merak ettiğini, bunlardan birinin de Turgut Uyar olduğunu söyler. Onun için ‘Güzel Devedikeni’ şiirini de yazar.
“Bir yüz. Turgut Uyar. Güzel devedikeni. (…)
Bir çocuk, içli, kırılgan. Daha o zamandan ‘Ben sıkıntıyım!’ diyordur.(…)
Adı, bir beyazlık. Sığınak kendine. Kendi külüne. (…)
Anladınız, oturunca niçin ölümü yanına alır oturur, kalkınca niçin birlikte kalkarlar.”
Bu iki özel dünyanın devinimi, yemesi içmesi, nefes alıp vermesi, sesi, öfkesi, sevinci, sıkıntıları, duyarlılığı, imgelemi, yazıp çizmesi de aynı ayda, ağustosta sona erdi. Arkadaşlıklarına başka bir vurgudur belki de bu. Berk, doksan yıldan fazla direndiği ölüm için, “Ben ölümü eskittim,” demişti bir şiirinde; ama ölümün “çıt” sesini duyduktan sonra, bilgece bir sözle teslim olmak zorunda kaldı ona: “Yaşam, ölümündür.” Ölmeye direnmek yerine, Tomris Uyar’ın dediği gibi, “yavaşça ölmeye hazırlanan” Turgut Uyar ise, “Ölüm bir hatıra gibidir insanda;/Kâh hatırlanır, kâh unutulur./Fakat bir gün, nihayet/Gözle görülür elle tutulur..” demişti. İkisi de şiire inanan biz çocukların hâlâ ezberinde… Onları okudukça “Hızla gelişecek kalbimiz!”
Radikal’den alınmıştır.