Sayılmayız parmak ile
okuma süresi 2 dakikaÇilingir sofrasında aritmetiğin işi çok yoktur. En azından benim için çok yoktur. Analitik olmakla aritmetiği çok ciddiye almak arasında da büyük farklar var. En azından benim için. Azdan çok, tekten ziyade. Çilingir sofrası her zaman ciddi olmak zorunda değil. Onda da uzlaşalım önce.
Bazı şehirlerde insanlar çok mutsuz. Bunda aritmetik var. Şimdi bu yazıyı okuyan az sayıda insandan birisiniz, bir şey deneyelim hep beraber. Sokağa ilk çıktığımızda insanların yüzüne bakalım. Sokakta, duraklarda, kafelerde, bakkalda. Her neredeyse. Kaç kişi tebessüm ediyor? Çok basit bir aritmetik. Gördüğümüz insanların toplamıyla tebessüm ettiğimiz insan sayısını bölüyoruz. Sonuç aynı mı? Sıfıra bölünen her şey 1 çıkar şüphesiz. Biz 1’e bölelim gene de. Bunca iyiliği bazı şehirlere yapalım.
Aritmetikten anlamam. İstanbul’da kar var. Ardışık bir tarihteyiz. 11.12.13. Bilmem kaç yıl sonra böyle olacakmış bir daha. Saatin nasıl geçtiğini anlamadığımız şehirlerdeyiz. Ardışıklık da dikkatimizi çekiyor. Bugünü kimileri kutluyordur da şimdi. Kutlansın, mümkün. Belki şehre bir tebessüm gelir bu sayede.
Bu memlekette Ruhi Su diye bir adam yaşamış. Bağlama diye bir enstrüman çalmış, konserler vermiş, sokağa çıkmış. Bazı türküler söylemiş Ruhi Su. Gürül gürül söylemiş. “Sakın efsane söyleme” dizesini uzata uzata söylediği o türkü var, malum. “Zahit bizi tân eyleme”. Orada diyor, “sayılmayız parmak ile, tükenmeyiz kırmak ile” diye. Cemal Süreya’nın o dizesi, buradan mı el alıyor yoksa? “Biz kırıldık, daha da kırılırız/ kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza” dediği, hani.
Kar sevmiyorum. Soğuk sevmiyorum. Ruhi Su ve tebessüm seviyorum. Birini hiç görmedim, diğerini de köşe bucak arıyorum.
Usludan yeğdir delimiz.