Ehlikeyfin 2013’ü: Hangi meyhane? Neden?
okuma süresi 4 dakikaVefa Zat:
Me Gusta Pera. Beyoğlu’na çıktığımda günü orada başlatmaya gayret ederim.
Didem Gençtürk (Radyocu):
2013 yılında İstanbul’da gittiğim meyhaneleri şöyle bir düşününce “Çukur Meyhane” geliyor aklıma. Orada yediğim hamsi, mezeler aklıma kazınmış. Şimdi ne haldedir bilmiyorum, hazirandan beri Beyoğlu’na meyhane için değil daha farklı nedenlerle çıktım. Kahrolsun bağzı şeyler.
Kadıköylülerin canı ciğeri “Meyhane” de tabii gözdelerimden.
Meramım budur. Çukur bozulduysa Çok bozulurum.
Feryal Öney (Müzisyen):
“Meyhane” deniyor mu oraya, bilmiyorum ama Kurtuluş’taki “Adana Ocakbaşı”. Geçen yıl, çok sevdiğim dostlarımla pek çok kez buluştuğum yer, bizim semtin sevilen mekanlarından. Küçücük bir yer ama gece boyunca tüm semti ağırlıyor sanki; iş çıkışı gelip azıcık demlenen, geç olmadan evine gidenler, emekli müdavimler…
Çimen Günay Erkol (Akademisyen):
Yıllardır en sevdiğim meyhane yıllardır gidemediğim Ankara’daki “Tavukçu”.
Utku Lomlu (Tasarımcı):
Balıkçı Sabahattin. Gürültüsüz, sakin ve sıcak ortamının yanı sıra servis ve lezzet kalitesi.
Pınar İlkiz (STK uzmanı):
Kadıköy’deki “Meyhane Meyhane”. Çünkü ne zaman gitsek evimizde gibi hissettirdiler. Hem fiyatları sürekliliğe el veriyor hem de mezeleri müdavimi olmanızı sağlıyor.
Naim Dilmener (Yazar):
“Asmalı Cavit”; çünkü mezeleri/yemekleri de süperrr.
Kıvanç Koçak (Yayıncı):
“Umut Ocakbaşı”… Mezesi çok zayıf ama eti güzel, ortamı rahat, fiyatları makul…
Rauf Kösemen (Tasarımcı):
Ayvalık’tan Argos, çünkü mutfakta ne varsa onun tabaklara pay edildiği, müdavimin getirdiği nevaleyle mutfağa girip meze karabildiği, masalara ayrı ayrı rakı şişeleri koymak yerine ortalardaki şişelerden herkese dağıtıldığı gerçek bir meyhane. Eski bir sinemacı olan Hamdi Abi bildiğin barba olmuş. Ancak, o dahil mekânı idare edenlerin hangisi patron hangisi garson anlayamadığınız hiyerarşisiz hâli de geleneksel meyhane kavramına katkı niteliğinde.
Kadıköy’de Meyhane, çünkü mezeler lezzetli, ortam insan sıcağı, mekân sahibi Ahmet halim selim bir dostumuz, garsonumuz Fuat güler yüzlü ve muhabbetçi. Fiyatlar makul, dostlar orada. Daha ne olsun?
Beyoğlu’nda Şehir Meyhanesi, çünkü müzik sesi muhabbeti bastırmaz. Fesleğenli levreğin tadına doyulmaz. Her marka rakı vardır ama her meze camekana çıkamaz. Ayakaltıdır, kolay gidilir ama zor çıkılır.
Birol Tezcan (Senarist):
En sevdiğim meyhane?
En sevdiğim meyhane?
En sevdiğim meyhane?
…
Onun ile geçmişi yad eyledik
Bunun ile şimdiyi eşeledik
Falan ile gökyüzüne çıktık, alemi seyreyledik
Filan ile yeryüzüne indik aleme özümüz gösterdik
Senin ile omuz omuza semaha durduk
Benim ile gönülden sema döndük
Can ile Tur Dağı’nda Musa ile Ali’yi gördük
Yalnızlık ile şiir okuduk
Hepimiz ile barikatta şiir olduk
Otuz iki dişimiz ile güldük
Nida ile haykırdık
Her ne eyledi isek dost ile eyledik
…
Şimdi anladım ki bizim için meyhane, dostumuzun yüreğidir
Düşünde yer bulduysa can cananın
cismimizin durduğu her yer meyhanedir
Rakı canı tazeler tabii
Muhabbete dem katar amma
Canı sarhoş eden candan süzülen badedir
Not: Dost muhabbeti öyledir ki
Kürt ile Türk, Kürt ile Kürt, Ermeni ile Gürcü baş başa verip bağıra bağıra Karadeniz ezgisi söyleyebilir…
Ve bunun her türlü versiyonu geçerlidir…
Sibel Oral (Yazar):
2013’te en çok (tek bile olabilir) gittiğim meyhane Yakup oldu. Çünkü başta Selim Bey (İleri) olmak üzere tüm dostlarımızla Yakup masaları etrafında toplandık. Kitaplar aldık, kitaplar verdik. Yeni işlere Yakup masalarında karar verip bazılarından yine orada caydık… Konuştuk tartıştık, anılar dinledik an’ları anlattık, yazma meselesinde birbirimizi heyecanlandırdık… Tüm bunlara, yani en azından benim kişisel tarihimin bazı önemli anlarına Yakup’un masaları şahit oldu. Tabii sigara içilen alanı olması, patates cipsi, köftesi, kızartması, şakşukası, rakı arası çayı da şahane.
Emine Tusavul (Tasarımcı):
2013 bitti. Anısız, izsiz yeni bir yer bulmayı düşünüyorum 2014 için.
Nazlı Berivan Ak (Yayıncı):
Giritimu, sorgusuz sualsiz.
Galatasaray Lisesi’nden karşıya, Ara Cafe’den aşağıya, ailemizin kitapçısı Aziz Kedi’ye uğranır, devamında buluşma noktası bellidir, Giritimu.
Rum mezeleri, Trilye’den gelen zeytinyağıyla yapılmış envai çeşit yemek, son misafir ayrılana kadar açık kalan bir meyhane. Dahası şarap meraklıları için çeşitli şaraplar. Ve tabii ki Dede ve öyküleri.
Her şeyi öncesinden ince ince düşünüp, sıkı sıkı programlayıp, ne de güzel “organize etmek”ten pek sıkıldığımız 2013’te, banko büyük keyif garantili Giritimu meyhanemizdir, akıllarda olsun.
Süreyyya Evren (Yazar):
Madam Despina, Kurtuluş.
Bilge Sancı (Yayıncı):
Kiminle gittiğimizdir esas olan ama;
Yaz: Balıkçı Kemal; hurdacı manzaralı yolu, olmayan dekorasyonu ve servis bilmeyen çalışanlarıyla çok güzeldi. (Ama hepiniz gidip de orayı da bozmayın, olur mu…)
Kış: Pera Balık; (diğerlerine nazaran) fiyatlar uygun, ara katları kalabalık toplaşmalara müsait, menü zengin olmasa da çalışanlar ilgili lakin bütün bunlar bahane kış günü sıcakta sigara şahane efendim.