İyi ki doğmuşsun Müzeyyen Senar!
okuma süresi 4 dakikaYaşamaya devam etseydi bugün Müzeyyen Senar’ın 97 yaşını kutluyor olacaktık. Memleketin mevcut düzeni kurulduğundan bu yana müzik icrasını başarıyla sürdürmüş bir efsaneydi Senar. Doğum günü şerefine Rakı Ansiklopesi’nde onun için ayrılmış sayfaları paylaşıyoruz:
Güçlü sesi, kendine özgü yorumu ve sahne edasıyla bir ekol olan Türk sanat müziği şarkıcısı; Cumhuriyet’in Divası. Bursa’da doğdu, 1931 yılında İstanbul Radyosu’nda söylemeye başladı. Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin yanı sıra Selahattin Pınar, Sadettin Kaynak gibi üstatlardan dersler aldı. Kısa sürede, pek çok bestekârın eserlerini yorumlatmak için aradığı bir isim oldu. 1933’de İstanbul Harbiye’deki Belvü gazinosunda ilk kez sahneye çıktığında, mahkeme kararıyla yaşını büyütmek zorunda kalmış, henüz 15’inde bir genç kızdı. İlk taş plağının kaydı 1934’te yapıldı. Ertesi yıl, Dolmabahçe Sarayı’na çağrıldı ve Tatyos Efendi’nin bir şarkısını söylerken, Atatürk’ün “keyifle yudumladığı rakısına” imrendi. Sonraları Bursa Çelik Palas’ta, balolarda, Ege Vapuru’nda, birçok kereler Atatürk’ün sofrasına çağrıldı. Son kez 1938 yazında Savarona Yatı’nda şarkı söylediğinde, sofrada artık rakı ve tütün yoktu. Aynı yıl Ankara Radyosu’nun ilk yayınlarına katıldı ve ünü Türkiye çapında yayıldı.
Müzeyyen Senar, Mısır filmleri için seslendirdiği şarkılarıyla, rol aldığı filmlerle, plaklarıyla,
gazinoların paylaşamadığı isimdi. Mulen Ruj, Kristal, Maksim, Çakır, Tepebaşı, Novotni, Taşlık, Cumhuriyet, Beyaz Park, Cağaloğlu Çiftesaraylar, Şemsipaşa Bahçesi, Ankara Gar, Majestik, Köşk, Çiftlik, Big Ben; gittiği her gazinoya arkasından müritlerini de götüren bir sanatçıydı. Gazinoların içkisiz pazar matinelerinde halkın, Tokatlıyan Oteli Salonu’nda ise seçkin dinleyicilerin karşısına çıkardı. Kürt Beşir (Öge), İzmir Fuarı’ndaki gazinosunun adını, Müzeyyen hanıma atfen Çamlık Senar koymuş, her yaz hayranı olduğu sanatçıyı İzmirlilerle buluşturmuştu.
Müzeyyen Senar, Anadolu kentlerine turneler düzenlediği gibi, aralarında Vehbi Koç’un da olduğu
iş dünyasından davetlilere kendi evinde düzenli olarak özel konserler verirdi. Bu küçük
aile konserlerini İskenderiye’de ve Amerika’da Ermeni üstatlarla da yaptı. Paris Lido salonunda
düzenlenen konserine Ermeni saz ustaları eşlik etti. Ermeni cemaatinin oldukça kalabalık bir
topluluk olarak izlediği bu konser, İstanbul gazetelerinde “Paris’te ilk Türk konseri” başlıklarıyla
haber oldu. İlginçtir ki, sefaret zevatı, defalarca Atatürk’ün huzurunda söyleyen sanatçının
bu konserini, “alaturka müziğin Atatürk inkılaplarına aykırı olduğu” gerekçesiyle protesto etti.
Gazino programlarında ve özel davetlerinde rakının yeri çok özeldi. Mezarına bir 35’lik ve bir
Senar kasetiyle gömülmesini vasiyet eden bir hayranına sahnede bir şarkı adamıştı:
Meyhanede kaldık bu gece ah mestiz efendim
Bir şeyle mukayyet değiliz serbestiz efendim.
Bu hayranlar kolay kolay kimseye nasip olmadı: Her gece efkârlanıp kafasında bir küçük kıran gazino müdavimi, ev davetlerinde lame ayakkabısını kadeh olarak kullanan İbrahim Çallı, Boğaz’daki yalısını güvertede içki yudumlayarak harp gemisiyle ziyaret eden albay… Zeki Müren bir demecinde “Beni ilk duygulandıran, tüylerimi diken diken yapan, bir kadeh içip efkâr dağıttıran ses Müzeyyen Senar’ın sesidir” derken, bütün hayranlarının duygularını dile getiriyordu. Henüz 12 yaşındayken, hayatının seyrini değiştirecek, İstanbul’a, annesinin yanına kaçma kararını da, o gece babasının sızıp kalmasına sebep olan rakıya borçludur. Sahnede rakı kadehini fondipleyip, başının üzerinde çevirdikten sonra yere fırlatmasıyla ünlüdür. Fatih Akın’ın İstanbul Hatırası filminde, Sofular haram demişler bu aşkın şarabına/Ben doldurur ben içerim günah benim kime ne sözleriyle Haydar Haydar nefesini söyledikten sonra aynı hareketi yapmış, ancak bardak halıya düşüp kırılmayınca, filmdeki şangırtı sonradan miks masasında eklenmiştir.
Senar’ın Beni Bizar Ederken, Geçti Muhabbet Demi gibi şarkılarını içeren 1978 tarihli longplay’i Çilingir Sofrası adını taşır. Oy Farfara, Telgrafın Telleri gibi türkü formundaki eserlerden oluşan 2008 CD’si ise İki Dubleden Sonra diye adlandırılmıştır.
Rakıyla ilgili benzersiz bir hatırasını kendisi anlatır: 1970’lerde Samsun, Havza’da bir dere kenarındaki kahveye oturmuş, beyaz peynir ve rakısını bulmuş, buz olmadığına hayıflanırken, bir gök gürültüsü, ardından dolu sağanağıyla buz gökyüzünden yağmıştır.
DİLEK ÇETİNKAYA
Radi Dikici Cumhuriyet’in Divası Müzeyyen Senar