Neşet Ertaş’sız ilk yıl…
okuma süresi 3 dakikaBugün 25 Eylül. Dünya 2012’nin aynı gününden beri 365 kere kendi etrafında dönmüş oldu. Bu da 14.627.381.205 km mesafe demek. Bu kadar devasa bir yolun, yaşanmışlığın yıllarınca çarpımı sonucunu, sadece kısa bir türkü boyunca kat etmemizi sağlayan ozan, hani çok dillere pelesenk olsa da, çok yakıştığından söylemesi çok güzel bir tabir olan ‘bozkırın tezenesi’ olan güzel insan, iyi dost Neşet Abi’nin ölüm yıldönümü bugün.
Hani sıradan hayatımızda yaşadığı sürece çok fazla halini hatrını sormadığımız, on yıllardır görmediğimiz, ama bir anda uzaklardan bir yerden gelen bir haberle veya yolda karşılaşılan alakasız bir tanıdık sayesinde tesadüf eseri vefatını öğrendiğimiz eski arkadaşlarımız vardır ya, o zamana kadar belki de adını bile unutmuş olsak bile bir anda içimize garip bir kor düşer, hissedilen ama anlam verilemeyen. Sanırım mütevazilikte ve kadirşinaslıkta bambaşka bir dünyayı tahayyül ederek hayatını idame ettiren bu türkü, bağlama üstadı insanın yitişini sanırım kendi açımdan biraz dağınık olsa da böyle bir eğretilemeyle açıklayabilmiş olma umudundayım.
Aslında Neşet Abi ile şahsi tanışıklığım, Yavuz Turgul’un “Gönül Yarası” filminde, Şener Şen’in oynadığı idealist, ve bu idealizminin sonucunda da kendi ailesinden dertli emekli öğretmen Nâzım karakterinin efkar dağıtmak için gittiği meyhanede rakı demlerken, arkada ‘Karlı Dağlar’ türküsünü okumasına tanık olmamla başladı diyebilirim. Evet geç olsundu ama güç olmasındı. Belki filmdeki karakterin kendi babama hem sima hem de kendisine senaryo icabı giydirilen kişilik özellikleri bakımından çok benzemesi de etkili olmuştur ama, beni asıl etkileyen, DVD ekstralarındaki kamera arkası bölümünde, Şener Şen’in Neşet Abi’yle sohbet sırasında hüngür hüngür ağlaması oldu sanırım. Artık nasıl bir hissiyat bahşettiyse üstat set ekibine.
Ozan geleneğinin son demlerinden ve kusursuzlarından biri olan Neşet Abi, her zaman insanların kalbinde güzel insan olmanın marifetlerinin bir aynası olacaktır diye düşünüyorum. Müzisyenliğini ve bestekarlığını ise yazmak yerine dinlemenizi önermek durumundayım. Çünkü bir yorum yazmak o kadar zor ki.
Filmlerden başlamışken, Nuri Bilge Ceylan son eseri, ve senaryo icabı üstadın ünvanını aldığı yer olan (Boz)Kırşehir’in hemen kuzey komşusu olan bir memlekette (Kırıkkale) geçen “Bir Zamanlar Anadolu’da” filminin en etkileyici sahnelerinden biri de, filmin kahramanları; uçsuz bucaksız bozkır yollarında adli bir vaka peşinden giden polis aracında yol almaktayken, filmde kullanılan tek müzik olan kaderli türküsü “Allı Turnam”ın çaldığı sahne değil midir? Kanımca Neşet Ertaş’ın müziği, olağanüstü bir şekilde sinematografiktir.
Sözü fazla uzatmamak adına, devlet sanatçılığı ünvanını “Ben Halkın sanatçısıyım” diyerek reddeden Neşet Ertaş’ı, belki biraz alakasız olacak ama, rock müziğin bir nevi ozanı sayılan Neil Young’un “Rockin’ in the Free World” şarkısındaki, umudu yolda olma durumuna bağlayan son dizeleriyle, saygıyla anıyoruz.
Halkın adamı diyor ki
Umudunuzu yüksek tutun
Yakıtımız bol
Sürecek yolumuz çok
Dön baba dön bu özgür dünyada
Dön baba dön bu özgür dünyada
Dön baba dön bu özgür dünyada
Dön baba dön bu özgür dünyada
Neil Young, Rockin’ in the Free World, “Freedom (Özgürlük)” albümünden, 1989