Post Rock’ın ettiği 1
burada oturuyor ve seni seyrediyorum. kirpiklerimdeki titreşimin sebebi boğazından uzanan hava dalgası değil, sensin bu kez. şair şiirini grup müziğini ediyor. fırında bir şey pişiyor ve ekmek kendi dumanıyla tanışıyor. içinin ısınması; yukarı bakmak. anne sesi rüzgâra değmiş saç gibi bütün anlamlarımı tersten okumama sebep oluyor. yan oda özleniyor. yan yan bakılıyor, oda oda çaresizliklerimizi dev bir labirente dönüştürüyor. peynir aynalara çarpa çarpa dönüşüyor, süte geliyor mesela, el kayıyor memeye değiyor, yoğun yollu bir sıvı bedene yapışıyor. “aramadım kimseyi!” ses, kapıyı zorlayıp odayı darmadağın ediyor.
sel doğuruyorum:
“kendisine masal yazacak çocuk kalmayıncaya dek portakalı başımın üzerinde soydu oklar. gerildiği yerden ilk fısıltıyla kendini bırakan ok, bakışını işlemeli eteklerinden kaldırsın diye eğdim ömrümü avucu çocuk yüzü tutan teyzelerin eteklerinden. tık tık tıkırtı olurken bık bık bıkırtı olmuyor ama bıkıntı olmaya dudak geriyordu; göz kısıyordu. korktum. gitar bacaklarımın arasında kaydı; bacaklı bir kan gölüydüm..”
söz bir afiş.
hizasında birbirine paralel eğriler aranan.
ama sen: aramadım kimseyi!
o kadar yorgunuz ki bütün p harfleri ayna görmüş q gibi kırıtarak dönüyor arkasını arkamıza. “arkalarımız değseydi ya” ile “arkanda arkam var” el ele tutuşup birbirlerini ilk dost ediyor. bir ayna içinde kılı kırk yaracak sonsuz yarılmalar ile gözüne yansıyor.
o kadar yorgunsun ki..
cody… sevgili sevgilim. kaşık üzerinde kanıyorum. cody. cody.
bu sesi sana seslenmek için çıkarıyorum: sesler neden çıktıkları yerden sus işaretine benzer bir fren ile kesilmez, neden hep testere kullanılır?
deliriyorsun.
sana değiyorum.