2014 Pop’unun tali yolu
okuma süresi 3 dakikaGeçen yazıda memleketin Pop portresini çıkartırken kimi öngörülerde bulunmuştum: Biraz da ortamın ve yaşadıklarımızın etkisiyle bereketsiz geçen 2013 yılında, aradan sıyrılan “yeni” bir hat daha görünür olmuştu. 2014, biraz da bu hattın şekillendireceği bir ana arter üzerinden ilerleyecek. Mabel Matiz, Ceylan Ertem, Jehan Barbur, Birsen Tezer gibiler, bu “yeni” hattın görünür isimleri. Her yere gidiyorlar, Türkiye’nin en ücra yerlerinde konserler veriyorlar ve kendi dinleyicilerini kendileri oluşturuyorlar. Şirin Soysal’dan Yasemin Mori’ye rock cephesinden katılanlar ve Büyük Ev Ablukada, Yüzyüzeyken Konuşuruz gibi gruplarla bu hat genişliyor, tali yol giderek ana yola dönüşüyor. Sözlerdeki ezber bozan tavır ve müzikteki serbestlik, Pop cephesinde önümüzdeki dönemde “başka türlü bir şey”le karşılaşacağımızın göstergesi. Elbette Serdar Ortaç’tan Sinan Akçıl’a uzanan ana hat devam edecek ancak gençlerin takip edeceği bu ‘yeni’ hat, ileriyi çok etkileyecek.
Tarihe kısaca göz atalım: Hareket, 1955 sonrası rock’n roll’un memlekete girişiyle başladı. Kulüp ve okullarda verilen konserlerde beliren, plaklarla genişleyen pop ve rock hattı, 60’ların ortasından itibaren görünür oldu. 45’lik plakların icadı ve portatif pikapların ortamı renklendirmesiyle alım gücü arttı, rekabet oluştu. 70’ler, önce Doğubank’ta, sonra Unkapanı’nda palazlanan şirketler aracılığıyla piyasanın bu müziğe el atıp yönlendirdiği yıllar… Yakın dönemde diğer türlerle etkileşime girerek melezleşen bir tür, pop dediğimiz… Aradan sıyrılan rock ise şaşmaz bir şekilde her on yılın ortasında ‘piyasa’yı ele geçiriyor.
Rock’n Roll memlekete gelir…
Türkiye’nin ilk Rock’n’roll grubu olan Deniz Harp Okulu Orkestrası, 50’lerin ikinci yarısında etkindi. Alman Lisesi’nde Erkin Koray, Galatasaray Lisesi’nde Barış Manço, Kadıköy eşrafından Gökçen Kaynatan ve Bakırköy’den Cem Karaca’yı etkiledi. 60’ların başında “aranjman”lar aracılığıyla Pop öne çıktı ama 1965’te Hürriyet tarafından ilki düzenlenen Altın Mikrofon Armağanı Yarışması ile rock yeniden canlandı ve görünür oldu. 70’lerin ortalarında, her yeri pop plaklarının sardığı bir dönemde bu kez Barış Manço, Cem Karaca, Edip Akbayram, Selda Bağcan gibi isimler, Rock hattını (biraz da politize ederek) ana arter yaptı. Öyle bir dönemdi ki bu, babamın Edremit’teki anneannesi bile Barış Manço’nun progresif şarkılarını severek dinliyordu! Memleketin ilk “Punk” plağının Tünay Akdeniz tarafından yapıldığı tarih de 1975.
12 Eylül sonrasında, bu kez 1985 yılı, MFÖ ile yeni bir patlamaya şahit oldu. Bu patlama sonrası, Devil’den Whisky’ye, Aqua’dan Bulutsuzluk Özlemi’ne pek çok grup Unkapanı’nda “kaset yapma” ve konser verme şansı buldu. 1995 sonrasında mor ve ötesi, Kumdan Kaleler, Kramp, Dr. Skull ve nihayetinde Duman’la asıl gürültü koptu: Rock, bir kez daha piyasayı ele geçirdi. Şebnem Ferah, Özlem Tekin, Teoman gibi isimlerin katılımıyla altın çağını yaşadı üstelik.
Yeniler daha sahici
“Tarih tekerrürden ibaret” derler, doğrudur. Sekmiyor, yine aynı şey oluyor. Bu kez yeni hattın sürdürücüleri sahiden çok genç ve kendilerinden ziyadesiyle emin. Başta internet olmak üzere çağın olanaklarını sonuna kadar kullanıyorlar: MySpace’ten Twitter’a, YouTube’dan SoundCloud’a bütün paylaşım sitelerinde varlar, yaptıkları şarkıları önce bu sitelerden paylaşıma sunuyorlar, dinleyicileriyle bire bir iletişime geçiyorlar ve konserlerde “pişiyorlar”. Bunca sevilmelerinin bir sebebi de bu: Hep ortalıktalar ve sahiciler.
2014 ve sonrası, bu isimlerin başını çektiği bir “yeni” dönemin başlangıcı. Mabel Matiz’in, 26 Ocak’ta Bostancı Gösteri Merkezi’nde vereceği konserle bir şeyler değişecek. Sonrası, sahiden güzel günler…
BirGün‘den alınmıştır.