Beyti Engin: “Seyirci de tiyatronun sahibidir ve bu bayram onun da bayramıdır.”
okuma süresi 2 dakikaOyuncu olarak söz almakla, yönetmen olarak söz almak arasında fark var mı? Aynı şekilde “bayram” ediliyor mu mesela?
Oyuncu oyunun bütününe hizmet eder ama en büyük sorumluluğu kendi oynadığı karakteri doğru yaratıp yansıtabilmektir. Yönetmen ise o bütünü oluşturmaya ve yazarın yazdığı metin, oyuncuların çıkardığı parçalardan belki kendine göre başka bir bütün yaratmaya uğraşır. Günümüz tiyatrosunda yönetmensiz bir oyun neredeyse düşünülemez olmuştur. Bu sebeple “Tiyatro Günü” tiyatroyu seven ve tiyatroyu meslek olarak seçmiş herkesin bayramıdır.
İlk bildirge yazılalı epey zaman geçmiş, bu sene Dario Fo kaleme aldı “Dünya Tiyatro Günü” bildirisini. Senin sahnedeki ilk gününle bugünün arasına neler girdi peki?
Sahnedeki ilk günüm ve şimdi arasına zaman, birçok deneme yanılma, fazlasıyla kitap vs… girdi. Ama gördüğüm şu ki hiçbir şey bilmeden kendini sahneye attığın zaman daha samimi ve gerçek oluyormuşsun. Üstüne öğrendiğin her bilgi, edindiğin her yeti giderek seni sahne üzerinde korkaklaştırıyor. Sonra bir gün bu korkulardan sıyrıldığında aslında en büyük hazzı duyduğunu anlıyorsun ve tekrar tüm bildiklerin ve öğrendiklerin ile en başa, en amatör ruha ulaşmaya çalışıyorsun. Bence keyifli bir yolculuk.
Seyirciler bu “bayram”ın neresinde? Kim, nerede bayram etmeli sence?
Tiyatro seyirci ile birlikte yapılır, sadece bir kişi bile izlese izlenen şey ancak o zaman bir seyirliğe dönüşür. Bu sebeple, seyirci de tiyatronun sahibidir ve bu bayram onun da bayramıdır.
Sahne perdeye ve ekrana doğru evrildi mi? Televizyon ve sinema, tiyatro için hayırsız iki küçük kardeş mi?
Sahnenin evrilmesi pek mümkün değil fakat oyuncular ve seyirciler özellikle ülkemiz şartlarında biraz ekrana doğru evrildi. Seyirci evden çıkmayıp ekran karşısında oturmayı daha rahat, masrafsız ve kolay buluyor. Oyuncu ise ülkemiz şartlarında sadece tiyatro yaparak yaşamak ne yazık ki pek mümkün olmadığı için ekranda olmayı tercih edebiliyor. Televizyon ve sinema aslında hayırsız iki kardeş değildir ama bazen biz onları tembelliğimiz ya da zorunda kaldığımız için tembelleştirebiliyoruz.