Anason Kokulu Filmler 03- Muhsin Bey
okuma süresi 3 dakika“Ağlamakla, inlemekle ömrüm gelip geçiyor
Devâsı yok, garib gönlüm günden güne eriyor.”
Herkes hayatta kendisi için bir misyon belirler. Bazıları da başkalarının misyonunu tamamlamaya adar kendini. Bu yolu seçenler genellikle anneler, babalar, idealist öğretmenler olsalar da, Muhsin Bey ne babadır, ne de öğretmen. Yine de Ali Nazik’in misyonuna adar kendini. Eksiklikten muhtemelen, arayıştan… Muhsin Bey’in ihtiyacıdır bu; umudu olur.
Ali Nazik türkücü olma umuduyla İstanbul’a gelen saf bir delikanlıdır. İşleri pek yolunda gitmeyen bir organizatör olan Muhsin Bey’den ricacı olur. Ali Nazik türkücü olabilirse, Muhsin Bey iddiasını kazanacaktır. Galip gelecektir, kendi misyonunu tamamlayacaktır o zaman. Ama bazı şeyler insanın üzerinde ilerlediği yola bakışını değiştirir, ayağından kaydırır bastığı zemini. Aldatılmak buna sebep fiillerdendir mesela. Muhsin Bey de çok güvenir, inanır ama kimse bu yolla aldatılmaktan kurturamaz ki kendini.
İnsanlar başa gelen felaketlerden ders çıkarır mı bilmiyorum, kesin konuşmak da olmaz elbet bu konuda. Misal Muhsin Bey’inki bir ders çıkarma durumu değildir, umursamamaktır belki. Çirkinlikleri törpüleyip, dönüp ganimetine bakabilmektir. O yaşamaya devam edebilmek için, yaşamak arzusunu yeniden kazanabilmek için seçer Ali Nazik’in elinden tutmayı. Başarısız bir netice almış gibi görünebilir, ama ben öyle olduğunu düşünmedim filmi izlediğimde. Bence Muhsin Bey bir şekilde misyonunu tamamladı.
Yavuz Turgul’un Muhsin Bey, Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni, Eşkıya gibi filmlerinde bir amaç uğruna çabalayan, didinen adamları vardır. Amaçları kimilerine göre küçük, saçma gelebilecek türdendir. Bu adamlar çiçekleriyle, bazen bir kaplumbağa ile konuşurlar(Aşk Filmlerinin Unutulmaz Yönetmeni’nde). Naif ruhlarını rakıyla beslerler. İşte bu esas adamları hep Şener Şen oynamış. İyi ki de o oynamış. Dertli dertli rakısını içerken saatlerce izletebilir kendini.
Uğur Yücel’den bahsetmesem büyük ayıp… Ali Nazik’in o saf, umutlu halleriyle elinde çatalla şarkı söyleyişini de, pavyonda, bu kez elinde viskiyle ve kaybolan şivesiyle karşımıza çıkışını da şahane canlandırmış. Yıllar sonra Eşkıya filminde Cumali rolüyle olduğu gibi Şener Şen’in elinden tuttuğu, yol arkadaşı oldukları filmler unutulmaz gerçekten. Esas adama verdirdiği zayiata rağmen her seferinde kendisini sevdik, hiç kızamadık. O yol arkadaşı Uğur Yücel’den başkası olsa, böylesi sevemezdik bence.
Bu filmler sayesinde küçük amaçlar için büyük çabalar sarf edebilecek adamlar gördük. Yani hayatta her şeyin öyle büyük, gürültülü olmasına; bizim grotesk oynar gibi gülünç, abartılı haller içinde kıvranmamıza gerek yok ki. Pekâlâ bu adamlar gibi biz de hedeflerimiz uğruna mücadele verirken, işleri karıştırmadan, abartmadan yolumuza devam edebiliriz. Öyle olursa yenilgimiz bile yenilgi sayılmaz. Olsun demeyi bile öğreniriz belki. Dediğim gibi, onlar felaketlerinden ders aldılar mı bilmiyorum ama biz bu filmlerden ders aldık, orası aşikar.