Aquarium değil Akvaryum…
okuma süresi 2 dakikaMemleketin taşı toprağı altın değilse de, bütün bölgelerinde birbirinden şahane yerler var. Yavaş ve usul yaşanabilecek, gürültü patırtıdan vareste kalınabilecek, belki teybe bir de Dede Efendi konabilecek. Onca teybe ne oldu sahi?
Coğrafyanın tarifine göre güneyde kalan yerlerden birine Bodrum demişler. Halikarnas Balıkçısı’nın elleriyle mimozalar ektiği bembeyaz şehir Bodrum. Sonradan şehrin gelişimi muhtemelen kimsenin tahmin ettiği şekilde oldu ama olsun, halen Yahşi’yi, Turgutreis’i ve muhtelif köşelerini çok seven var. Olsun. Bir de Gümüşlük var. Yüksekçe bir yoldan aşağıya doğru inildiğinde göze çarpan beyaz memleket. Küçük, denizi uzaktan selam veriyor ve bunu gürültüsüz yapıyor. Her yere sinmiş bir koku, dünyanın en güzel kokularından biri.
Sahiline indiğinizde görüyorsunuz ki, yan yana bazı restoranlar var. Kediler dolanıyor ortalıkta, mevsimlerden güz olsun. Isırmayan ama pek ısıtmayan bir güneş olsun. İlerideki marketi görüp, şu gazetelere bir bakayım diye içinizden geçirip oraya doğru yürüyün. Dünyanın en tembel köpeğini de o esnada görün. Aklınızda tutmanıza gerek yok, çok sık göreceksiniz onu çünkü. Yeri değişecek ama kendisini hep yatarken göreceksiniz, buna da şaşıracaksınız biraz. Gazeteyi alıp döndüğünüzde, yerdeki kumun ayağınıza bulaşmadığını fark edeceksiniz. Çocuksu sevineceksiniz. Etrafta tek tük insanlar, herkesin yüzü ışıl ışıl. “Mutlu insanlar var burada, ne güzel,” diye düşüneceksiniz.
Sonra “Aquarium”un önünden geçerken, oradaki birinin elinizdeki gazeteye gözünün takıldığını fark edeceksiniz. Sağ yanınızda mavi sandalyeyeler, yüzünü denize dayamış. Fütursuz. Sohbet etmeye başlayacaksınız, sonra mavi sandalyelerde sohbet. Kahveler içilecek, akşama doğru “hadi rakı”. Arkadaşlarınız gelecek, gazete üzerine sohbet etmeye devam edeceksiniz. Gün soğuğa dönecek yavaştan. Kadehler tokuşturulurken, “can cana” diyeceksiniz bir ağızdan.
Sağ yanda deniz bir Tanju Okan şarkısının öznesiymiş gibi kıpırdanıp durur.
Adı “Akvaryum”dur oranın işte.