“Baba beni başa sar ve biraz öyle dondur…”

okuma süresi 3 dakika
Off.. Gel bu akşam iki adet, Çağrılmayan Yakup'lardan olalım.. Ve çağrıldığımız hiçbir yere gitmeyelim.. Boklu derelerde, kurbağa sesi dinleyelim.. Sabaha, bir rivayet, bir din, bir şarkı, bir cinayet teşebbüsü olarak kalalım.. Ardımızdan, kendileri hakkında konuşamadıkları her şeyleri rahat rahat konuşsun kalanlar..

“İnsanlar, Hain Kurt’un, Üç Küçük Domuz Yavrusu’na yaptığı gibi sevebileceğimiz her şey’leri yıkmaya çalışıyorlar.. Biz hep biraz daha sağlam sandığımız bir yer -şeylere sığınıyoruz.. Biz hep biraz daha çekiliyoruz kabuklarımıza.. Biraz daha un ufak, biraz daha göçebe.. Ve hep ucube.. Hiç de vaad ettikleri gibi değilmiş yeryüzü.. Annem ve babamki dışında mutlu bir evliliğe rastlamadım.. Onları da, annem-babam oldukları için mutlu gördüm herhalde.”

[Werzalit masalar gibi’yiz.. Çizilmez, kırılmaz, leke tutmaz.. Werzalit masalar gibi, sert.. Yanımıza yöremize hiç kimse yaklaşamaz.. Werzalit yanlarımızda, werzalit sandalyeleri dolduracak insanlara bile tahammülsüsüz.. Werzalit yanlarımız içinde tahta, ahşap bir kalbimiz olsa da korunmak için zahir, pek belli etmeyiz.. Tekmil werzalit masalar gibi’yiz.. Çizilmez, kırılmaz, leke tutmaz.. Âşık olmaz, dağılmaz, ağlamaz.. Düşmez, kalkmaz.. Günümüzü bekliyoruz.. Günümüze, gününü göstermek için]

“Birbirlerini seviyor gibi görünüyor insanlar.. külkedisi, ayaklarına tam oturduğunu sanıyor cam ayakkabıları’nın.. oysa, arkadan vuruyor, sıkıyor.. bu yüzden çıkıyor teki.. ayaklara cam ayakkabılar giydiren kunduracı prensler mi, daha iyi, daha cici, yoksa büyülü balkabağı sahibi lavuklar mı.. biz artık her soru’ya geç’iz.. biz artık her soru’ya geçiniz.. ve her daim taşıyoruz pamuk prenses’in yarısı’nı yediği o elmayı.. gerisini de biz yemek için, belki çok fena bir gün’de.. böyle giderse bizi öpüp-uyandıracak prens ve prenses’ler de kalmayacak.. yedi cüceler ise çoktan ali baba ve kırk haramiler’in harami ordusu’na gönüllü olarak yazıldılar bile.. betonlaştık.. kalın olduk.. acılarımızda bile bir an olsun yoğunlaşamıyoruz artık.. hiçbir cevap, hiçbir çözüm, bize iyi gelemez artık.. oldu bitti’ye geldik.. olduk ve bittik”

[İnsanların, sevdiklerinin yanında, Başkaları’na niyet tutup, çıkar fal açtırmalarına üzülmek çocukluk mudur.. Neden silikon kalpli kralların-kraliçelerin silikon kulaklarına sevgi sözcükleri fısıldayan sihirli lombak rolü hep düşer.. Neden Cin Ali, Ayşegül Tatilde’yi kır’da oynarken bir kere lap diye öpmez, hatta daha ileri gitmez.. Kimmeryalı Conan, hiç âşık olmadı mı, eve ekmek götüremediği bir akşam olmadı mı hiç.. Baltalı İlah Zagor, hiç baltayı taşa vurmadı mı.. Neden bizim hayatlarımızın senaryolarını hep Kemalettin Tuğcu yazar ve film-hayatlarımızı, neden hep Conan Evren gibi garip ve beyaz adamlar çeker.. Suzi, Tommiks’e niye vermedi bir kere.. Süpermen niye öldü.. Red-Kit, niye sigarayı bıraktı.. Neden bizi, bu zamana suç’tılar.. Resimler, çok sessiz.. Sesler, çok resimsiz.. Lale Devri, dururken.. Neden bizi bu zamana suç’tılar.. Tepeden tırnağa iş’siz-güçsüz, amaçsız, inançsız, ütopyasız, rezil ül rüsva olduk.. Neden bir balta’ya sap olmak, çok mühim.. Sap ve balta azlığı mı var dünyada.. Sinir uçlarımızı mı aldırsak, burun deliklerimizi mi kaldırsak.. Bir iş’e yaramazlığımızın, bir zararı var mıdır dünyaya.. Baltasız ilah olsak.. Dursak öyle bir kenarda, hiç kimseyi rahatsız etmeden, süremizi doldursak.. İstatistik Bilimi’ne yüzde sayılar olarak, katkıda bulunalım diye olsak.. Ben oldum galiba.. Ben çok oldum.. Beni düşürsünler dalımdan]

(…)

Off.. Gel bu akşam iki adet, Çağrılmayan Yakup’lardan olalım.. Ve çağrıldığımız hiçbir yere gitmeyelim.. Boklu derelerde, kurbağa sesi dinleyelim.. Sabaha, bir rivayet, bir din, bir şarkı, bir cinayet teşebbüsü olarak kalalım.. Ardımızdan, kendileri hakkında konuşamadıkları her şeyleri rahat rahat konuşsun kalanlar..

“Hadi beni başa sar, ve biraz öyle dondur”

Metin Üstündağ

Denemeyenler, “Baba beni başa sar ve biraz öyle dondur”, Sel Yayıncılık, 2010.

About The Author

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.