Cemal Süreya ile her şey üzerine
okuma süresi 3 dakikaEvlilik Değişmedi
[…]
Köylerde biraz durum başka. Bundan birkaç yıl önce oğlumla birlikte Doğu Anadolu’da annemin yakınlarının yaşadığı bir köye gitmiştik. Kahvede yaşlı bir adamla konuşuyorduk. Adam çocuğa annesini sordu; ben lafa karışıp ayrıldığımızı söyledim. Çok şaşırdı. Nedenini sordu. “Anlaşamadık” dedim. Karşılığını hiç unutmam; “insan nasıl anlaşamaz?” Elbet, bunu yalnız kendi adına söylüyordu. Ama belki karısı da öyle diyecekti.
Alaturka Müzik
Münir Nurettin’den hiçbir zaman tat alamadım. Sesinden yani. Mistisizmi tangolaştıran bir sesi vardı. 1936 sesi. Safiye Ayla ise parlamentodaki ilk kadın milletvekillerinin sesidir. Tenis oynayan bir ses. Münir Nurettin’in sesinin edebiyattaki karşılığı Halit Fahri Ozansoy, siyasadaki karşılığı Hamdullah Suphi Tanrıöver oluyor. Zeki Müren, 1950-60 döneminin, Demokrat Parti duyarlığını karşılar. Sinema öncesi radyodur; banka ikramiyeleridir. Son otuz kırk yıllık dönem içinde tek doğurgan ses olarak Müzeyyen Senar’ınkini görüyorum. Anaç, mırıltılı, daha çok da mırlanma sözcüğüyle tanımlanabilir bir ses. Zeki Müren onun parıltılı çocuğu, Behiye Aksoy ise hayırsız kızıdır. Bülent Ersoy’a gelince, ona da Müzeyyen Senar’ın mafiayla birleşmesinden doğmuş, gizlice, ama özenle büyütülmüş yasa dışı çocuğudur, diyeceğim. Kara paranın karşılığıdır Bülent Ersoy. Kara para yasallaşınca, o da kalkıp gitmek zorunda kaldı.
Avara mu
Arabesk, Avare filminin Türkiye’de gösterilmesinden sonra başladı. Bu film bir buçuk iki yıl ülkemizdeki bütün sinema salonlarını dolaştı. Gişe rekorları kırdı. Avare’deki Avara mu şarkısıdır arabeski doğuran. Yani önce Hint müziğinin ezgileri. Daha sonra o tür müzikli birtakım şarkılar söylenmeye başladı. Ve bu kendine göre bir gelişme göstererek bugün arabesk denen canavarı doğurdu. Arabesk bir müzik değil bence. Bir koşul. İnsanımız duyarlılığının karşılığını onda buluyor. Hiçbir araştırma çabası da yok arabeskin. Onu ancak hafif müzik yenebilir.
Alaturka otuz yıldır ölü. Ama ben alaturkayı bir de halk türkülerini hiç sevmeyen, onlardan kendine bir duyarlık payı çıkarmayan kimsenin sözgelimi iyi bir şair olacağına inanmıyorum.
Ev Sahibim İyi Adam
Ev sahibim iyi bir adam. Önceki yıl yüzde 33, geçen yıl da yüzde 50 zam yaptık. Ama bu yıl, geldi, eve kendim geçeceğim, çıkın diye tutturdu. Kendisi Akşehir’de oturur; orda kuyumcu. Eve girerken, üç ay önce haber verirse çıkacağımı söylemiştim; bunu hatırlattı. Aylarca ev aradım, bulamadım. Sonunda yüzde 100 zam yaparak bir yıl daha oturma olanağı elde ettik. Ev kiram yakıt bedeliyle birlikte, devletin bana verdiği emekli aylığını (en üst dereceden) geçer. Evet, ev sahibim iyi bir adam; her yıl mukavele bitimine üç ay kala, bunu belirtmek için (başka ne için?) gelir. Bir kolonya ya da bir kutu kaymak şekeri getirmeyi de ihmal etmez. Bir gelişinde evi bana satmayı bile önerdi.
İş Güç
Emekli olduktan sonra kısa süre bir yayınevinde çalıştım. Çalışmamı beğendiremediğimi sezince, kendiliğimden ayrıldım, özel bir bankada yönetim kurulu üyeliği yaptım. Banka battı. Şimdi ansiklopedilerde çalışıyorum.
Nesr-i Berceste
Muzaffer Buyrukçu kendini küçük gören bir megalomandır.
Şarabın eskisi, rakının Yenisi.
Kadıköy’ü. Kent magazinleşir orda.
Kadıköy iskelesine en uzun süre en yakın oturan yazar ben olmuşumdur.
Deli misin?
Günümüzde Kitaplar Dergisi, Haziran 1984
Güvercin Curnatası’ndan kısaltarak alınmıştır.