Çocukluğumu ararken…
okuma süresi 2 dakikaÇıkmaz sokağın sonunda hissediyorum bazen kendimi. Önümde bir duvar, geçemiyorum. Neden girdim bu sokağa? Ve neden geri dönemiyorum?
Okulun şenliği vardı o gün. Hava güzeldi. Bahar soğuktan sonra iyi geliyordu Ankara’ya. Yavaş yavaş uykusundan uyanıyordu bu şehir. Kışlıklar katlanıyor ve dinlenmeye alınıyordu.
Okulun yolunu tuttum. Siyah yeleğimi giymiştim. Cebimde çocukluğumda çekilmiş iki fotoğrafım vardı. Birinde bir çimenin üzerine oturmuş, elimde bayram şekeri, sırıtıyorum. Sarışınım. Gölgem duvara yansımış. Öbüründe yanımda annem, babam ve ablam var. Arkamızda yalancıktan bir dağ resmi… Heybetli. Fotoğrafçıda çekilmişiz. Babamın bıyıkları var o zamanlar. Hulusi Kentmen kıvamında. Annem de öyle güzel ki. Deniz gibi sonsuz bir huzur veriyor bana. Ablamın saçları kısamı kısa. Ve kıvırcık. Babamın onu “Merinos” diye çağırdı vakitler. Ve ben bu fotoğrafta sarışın değilim artık.
Okula varıyorum. Deli bir kalabalık var. Köfteciler, gözlemeciler, bira satanlar, öğrenciler hınca hınç doldurmuş okulu. Arka bahçeye gidiyorum. Arkadaşların yanına… Kafayı bulmaya yani. Eğlenmeye. Baharı selamlamaya.
Ayşegül’ü görüyorum. Birasını uzatıyor içiyorum. Sonra cebimden çocukluğumu çıkarıyorum. Gülüyor Ayşegül. “Hiç değişmemişsin” diyor. “Bunu söylemek için mi görmek istedin çocukluğumu?” diyorum. Bir şey demiyor. İçiyoruz. Gece oluyor. İçiyoruz.
Batıkent’te oturuyor Ayşegül. Evine bırakıyorum. 297’nin şoförüyle git gel ahbap olduk artık. Öyle ki “Pason var mı?” diye sormuyor bana. Gözlerinden öpüyorum vedalaşırken Ayşegül’ün.
Hikâye asıl buradan sonra başlıyor. Okula dönüyorum tekrar. Arkadaşların yanına… Bira kokusu anason kokusuna karışmış. Sigaranın dumanı gecenin karanlığına… Elimi cebime atıyorum bir ara. Fotoğrafları bulamıyorum. İyice yokluyorum üstümü başımı. Yoklar.
İğne atsan düşmez bir kalabalığın içinde çocukluğumu arıyorum. Utanmasam ağlayacağım. Kaybolmuş gibi hissediyorum kendimi. Bira şişelerinin altında buluyorum birini. Öbürünü aramaya koyuluyorum hızla. Birkaç arkadaş ne aradığımı soruyor, söylüyorum, onlar da bana katılıyor. Onlar yarım saat ben saatlerce arıyorum. Bulamıyoruz. Güneşin uykusundan uyanma vakti yaklaşıyor. Yok, bu fotoğraf yok!
Okulda bir tek ben varım artık. Çocukluğuma sesleniyorum. Bir fotoğrafın peşinden dolaşıyorum saatlerce. Canım sıkılıyor. Ankara’nın gecesi soğutur insanı. Geberiyorum soğuktan. Gözyaşlarım buz tutmuş. Kendime küfrediyorum. Okulu terk ediyorum sonra. Çıkmaz sokağın birine giriyorum. Sonuna kadar yürüyorum. Bedenim yorgun düşüyor ve uykuya dalıyorum.