Derya Bengi: “Cuma akşamı seyretmiş olmama rağmen hâlâ her Pazar, “bu akşam Behzat var” diye uyanıyorum.”
okuma süresi 3 dakikaDizinin hiçbir bölümünü kaçırmadığınızı söylediniz. İlk bölümden, son bölüme ne değişti sizin için? “Seyir defteri” Derya Bengi için nasıl oldu?
Benim için “Behzat Ç.” her şeyden önce Harun-Hayalet-Akbaba üçlüsü demek. Erdal Beşikçioğlu’nun büyük oyuncu olduğu ve rolüne tam oturduğu konusunda herkesle hemfikirim, ama diğer üç karakter bir daha zor bir araya gelir. Beni çoğunlukla ana olay örgüsü değil, karakterlerin aralarındaki paslaşmaları ve diyalogları ilgilendiriyor. Bir de, “set” diyemeyeceğimiz kadar gerçek Ankara manzaraları. Bu dizide Tunalı Hilmi’den kırk yılda bir geçildi, ama gecekondular, yoksul mahalleler hep gözümüzün önündeydi.
Behzat Ç. Türkiye televizyon tarihi için bir dönüm noktası oldu mu sahiden? Neydi bunca sevilmesinin hikmeti?
Toplumsal gerçekçilik ve sert mizah. Bunlar normalde bir dizinin sevilmeme sebepleri arasına girer, ama “Behzat Ç.”de tersi oldu. Çünkü bu iki unsur da, hayatın içinden, doğal, kendiliğinden, elini kolunu sallaya sallaya sürüklüyor diziyi. Bırakın televizyon tarihimizi, sinema tarihimiz için de bir dönüm noktası olduğunu düşünüyorum, en azından öyle olmasını umuyorum. 78. bölüm bir sinema klasiğiydi bence, en kısa zamanda DVD’si çıkarılmalı.
3 sezonluk dizi için bir cümle kurmanızı istesem, ne dersiniz?
O kadar içime işlemiş ki, dizinin son bölümünü Cuma akşamı seyretmiş olmama rağmen hâlâ her Pazar, “bu akşam Behzat var” diye uyanıyorum.
Bitişi için ne düşünüyorsunuz? Sizce miadını doldurmuş muydu? Yoksa erken mi gene de?
Bir sezon gösterilmiş olması bile yeterince şaşırtıcıyken, üç sezonu tamamlaması mucize. Zaten bu yıl iyice saklandığını, gömüldüğünü düşünüyorum. Kanal bence Behzat’tan, özürlü çocuğundan utanan babalar gibi utanıyor. Dizinin politik kimliğinden, küfürleşmelerden ve içki şişelerinden tırsıyorlar. Şunu da söylemem lazım: Evet, Behzat’ın annesi, kızı (kızları) etrafında örülen büyük hikâye, ayrıca seri katil hikâyeleri, en son da Eylül karakterinin hikâyesi bence çoktan miadını doldurdu. Ama Ankara sokaklarında geçen küçük insan hikâyelerini daha yıllarca bıkmadan seyredebilirim.
Dizi, müzikleriyle de öne çıktı. Bilhassa da rakı meyhanede arkada çalan müziklerle. “Bu nasıl olmaz yahu?” dediğiniz ne var? Ya da “hah, o şarkı da ne güzel yakıştıydı” dediğiniz?
Başka hangi dizide “Neşet Baba’ya”, “Mahzuni Baba’ya” kadeh kaldırıldığı görülmüş? Müzik seçimleri mükemmel. Pilli Bebek’ten Cem Kısmet’in sesi de bir rakı sofrasına en az Tanju Okan kadar yakışıyor. Gönlüm, Duman ya da Çamur şarkıları da duymak istiyor dizide.