Giden Dizilerin Ardından
okuma süresi 6 dakikaGeçtiğimiz hafta, 3 senedir takipte olduğumuz Behzat Ç.’yi uğurladık. Bu bitişin üzerine, herkes gibi benim de içimden Behzat Ç.’nin en iyi sahnelerini bir yazıya toplamak geldi ama baktım ki “Behzat Ç.’nin en iyi sahneleri” internette gırla gidiyor, kalabalık yapmayayım, hazırlayan ne güzel hazırlamış dedim ve Behzat’ı uğurlarken daha önceleri veda ettiğimiz ve aradan uzun zaman geçse de hâlâ aklımızda olan diğer dizileri anmaya karar verdim. Ne de olsa Behzat Ç. de onların arasına katıldı, muhtemelen 5-10 yıl sonra, tıpkı şimdi aşağıdaki dizilerden bahsederken içlendiğimiz gibi, “Bi’ Behzat Ç. vardı, ne güzeldi” diyeceğiz. İşte bir şekilde ömrünü tamamlamış ya da yarıda kesilmiş ama bugün hâlâ hatırlamaya devam ettiğimiz diziler:
1- MOR MENEKŞELER (2011-2012)
Listedeki en yakın tarihli dizi Mor Menekşeler. Aynı zamanda damdan düşer gibi bitmesiyle izleyenlerini en çok üzen dizi desek yalan olmaz. İddia ediyorum; son dönemin en kıymeti bilinmemiş, en “harcanmış” dizisiydi. Seneler süren ve artık uzadıkça iyice sıvılaşan dönem dizilerinin arasında baş tacı yapılmalıydı, ama olmadı maalesef, aksine, daha anlatacağı çok şey varken bir final bölümüne tüm olan biteni sığdırıp alelacele bitiverdi. 1950’lerde geçen bir Ankara hikâyesiydi Mor Menekşeler ve gerçek hikâyelerden ilham almıştı, 50’lerin “kabadayı”larını anlatıyordu ve arka planda Ankara’nın kentsel dönüşümü, siyaseti, semtin futbol takımı vardı. Kabadayı Akif, Hayali Ömer, Sarı Fikret ve Kürt Cemali karakterleriyse 50’lerde Ankara’da yaşamış gerçek kabadayıların yansımalarıydı. Bu coğrafyada bir dönem hikâyesinin nasıl olması gerektiğinin dersini veriyordu sanki. Mor Menekşeler’i kaçıran büyük çoğunluktansanız eğer, bir şekilde bulup izlemeniz ısrarla tavsiye olunur, tadının damağınızda kalacağı kesin.
2- SINIF (2008)
Kıymeti bilinmemiş dizilerden birisiydi Sınıf. Bir final bile yazılmadan, 6 bölümde, hikâyenin ortasında, muhtemelen rating belası yüzünden pat diye bitmişti. Saçma sapan liseli dizilerinin arasında gerçeğe en yakın duran lise hikâyesiydi. Liselileri “koruyup kollayan”, ellerine silah veren, kendi himayelerine girdiklerinde birer “erkeğe” dönüştüren “reis”ler vardı; “erkekliğini” kanıtlamak için sınıfın ortasında silah çekip sevdiği kızı öldüren liseliler vardı; öğrencilere asla ulaşamayan “rehber” öğretmenler, hamile kalan kız öğrenciler, okulun “delikanlı” kızları, denize düşünce yılana sarılan anneler vardı. Ama tabii bunları kim ne yapsın? Yapay dertlerle ve yapay eğlenceyle dolu yapay bir “sınıf”ın ratingleri elbette çokı daha yüksek olacaktır.
3- SULTAN MAKAMI (2003)
Sultan Makamı’nı burada daha önce de anmıştık. Aydın Bulut’un yönettiği ve laf olsun diye değil, sahiden dev oyuncu kadrosuyla göz dolduran bir mahalle hikâyesiydi. Zaman zaman bir hayli aşırıya kaçan şiirsel diyaloglarıyla, yoksul mahallelinin ayakta kalma çabalarıyla, aşklarıyla, yazlık sinemasıyla, her dizide görmeye alıştığımız o tektip “aşık olunası” yahut “kötü” kadınlar yerine sahici kadın karakterleriyle sağlam bir yer edinmişti kendine. Ama asıl kalbimizi çalan şey, televizyonda görmeye pek alışık olmadığımız haliyle, kentsel dönüşüm meselesinin dizinin neredeyse kalbinde oturmasıydı. Ama ömrü uzun olamadı Sultan Makamı’nın, 26 bölümde veda etti ekranlara.
4- YEDİTEPE İSTANBUL (2001-2002)
Mahalle hikâyesi denince akla gelen ilk dizilerden biri Yeditepe İstanbul. Özünde zengin bir kadının kızıyla birlikte her şeylerini kaybedip yoksul bir mahallede hayata yeniden başlamalarının hikâyesiydi Yeditepe İstanbul. Mahallenin romanını yazan Yusuf, iflas edip intihar eden kocasının ardından kendini mahallede bulan Olcay, işkencede aklını yitirmiş Ali, mahallenin biracı ablası Havva, kafası bir gidip bir gelen Önem, serseri âşık Ömer ve içine düştüğü hayatı bir türlü kabullenemeyen Duru ile girmişti hayatımıza Yeditepe İstanbul. Şimdiki uzayıp giden diziler kadar uzun sürmemişti ama öyle çat diye de yayından kalkmamıştı. Küçük bir ayrıntı olarak, Özgü Namal’ı da uzun soluklu olarak ilk gördüğümüz diziydi yanılmıyorsam.
5- CESUR KUŞKU (2001)
Bugün değil herhangi bir sahnesinin videosu, görselinin bile bulunamadığı dizidir Cesur Kuşku. İnternetten silinip gitmiş olabilir -ki bu zamanda olacak iş değil gibi geliyor insana- ama denk gelmiş olanlar mutlaka bugün hâlâ hatırlıyorlardır. Bir futbolcu simsarını canlandıran Haluk Bilginer’in, Zafer Algöz’ün, Burak Sergen’in yanında, Mustafa Keser’in oyunculuğu da hayrete düşürmekteydi. Futbolun böylesine aşırı ilgi gördüğü bir yerde, futbolun içinden geçen bir dizinin bu kadar ilgisiz kalıp, yayından kalktığı gibi adeta tarihten de silinmesi acı tabii.
6- YEDİ NUMARA (2000-2003)
Bugün izlesek o kadar güler miyiz bilinmez tabii ama zamanında çokça güldürdü Yedi Numara hepimizi. Şehirli 4 “piliç” ve taşralı 3 “koç”un aynı evde yaşamasıyla olaylar gelişir. Şakacı Cansu, aklı başında Armağan, kokoş Ayten, korkak Rüya, “Tarık Arkın” Sabit, “müsrifliğin lüzumu yok” Recep, matematik dehası “herhalde galiba sanırsam” Haydar ve ev sahipleri Vahit ve Zeliha’nın 7 numaranın üç katına yayılan komedisiydi Yedi Numara.
7- İKİNCİ BAHAR (1998-2001)
Şimdi bugün düşününce, İkinci Bahar’ı bize sevdiren şey neydi, tam olarak çıkaramıyorum. Türkan Şoray’la Şener Şen’i uzun uzun izleyebilmek mi, Medet ve Melek’in Romeo ve Julietvari aşkı mı, Afet-i Devran Neriman mı, yoksa tüm karakterlerin kendi hikâyelerini yazmaya çalışırkenki sıradan hayat mücadeleleri mi, bilemiyorum. Ama bir şekilde yer ettiği kesin.
8- ŞAŞIFELEK ÇIKMAZI (1996-1998, 2001)
“Hayranlıkla izlediğiniz ilk yerli dizi neydi?” sorusunun cevabıdır Şaşıfelek Çıkmazı. 1996’dan 1998’e kadar sürmüş, sonra 2001’de de yeniden çekilmeye başlanmıştı. Fikret Kuşkan’ı tanımamıza sebep olan dizi olması ve her karakterinin kendini zevkle izlettirecek kadar ilginç olmasının yanı sıra, “güçlü kadın” karakterlerden korkmayan ilk dizilerden biri olsa gerek. Daha fazla anlatmaya da gerek yok zaten, bilen bilir.
9- BOŞGEZEN VE KALFASI (1995)
“Varolmak ağır iş, başka iş istemez” düsturlu Ferhan Şensoy dizisiydi Boşgezen ve Kalfası. Varsayalım İsmail kadar bilinmemesi kalp kırıcı esasen. Boşgezen rolünde Ferhan Şensoy, kalfası rolünde de Rasim Öztekin vardı. Aylaklığın felfesesini yazıyorlardı. Daha sonra 2008’de Boşgezen ve Kalfası’nın yine Ferhan Şensoy tarafından oyunlaştırıldığını duyduk. Ama dizinin tadı damaklarımızda, “zor iştir boş gezmek, fazla mesai ister” diyen jenerik müziği kulaklarımızda kaldı. Dâhiyane bir komediydi, diziyi bilenler ve özleyenler olarak internette çok aradık sonra ama bulamadık. Neyse ki bir hayırsever ilk bölümünü paylaşmış:
10- SÜPER BABA (1993-1997)
“Ekranların en beğenilen ve uzun soluklu dizilerinden” biriydi Süper Baba. Her hafta televizyonun karşısına geçip beklediğimiz ilk dizilerden biriydi. Hepimiz izledik! Hepimiz hatırlıyoruz!