Müftehir, müşteki, rencidegî…
okuma süresi 4 dakikaMüftehir (iftihar eden), müşteki (şikayetçi olan), rencidegî (rencide olmuş) gibi pek kullanılmayan bu Osmanlıca sözcüklerin geçtiğimiz ay içkiye yapılan ÖTV (Özel Tüketim Vergisi) zammından sonra akşamcıların ruh halini anlatmak konusunda çok uygun olduğunu düşünüyorum.
Akşamcılar müftehir olmalılar. Çünkü zamlanan ÖTV ile içkiden elde edilen gelir % 46 artmış. Bu artışta akşamcıların payı var. Bütçeye vergiyle sağlanan gelirlerin kullanımında ayrım gözetilemeyeceği için içkicilerin cebinden çıkan para eğitimden, sağlıktan tutun da diyanete, adalete, bayındırlığa kadar her alanda kullanılıyor demektir. Şimdi akşamcıların “Biz bu memlekete takır takır vergi ödüyoruz; bu vergilerle ‘sekr’ faslından devlet bütçesine katkımız oluyor !” diye böbürlenmeye hakları yok mudur?
Akşamcılar müşteki olmalılar. Çünkü bütçeleri ve sağlıkları bozuldu! Gelirleri % 35-40 artmadan bir de baktılar ki akşam giderleri bir anda % 35-40 artıvermiş. Keyiften alınan verginin artmasıyla keyif de kaçar elbette.
(Birden aklıma geldi; bir zamanlar memleketin birinde “pencere vergisi” alınırmış. Bir bakıma “güneşten yararlanma vergisi”… Pencereler büyüdükçe güneşten yararlanma da artacağı için “pencere vergisi” de artarmış!)
Akşamcıların keyifleri kaçınca da sağlıkları bozuldu. Gerçi Maliye Bakanı içkiden alınacak ÖTV’nin arttırılmasına gerekçe olarak halkın sağlığını korumak olduğunu belirtti ama sanırım burada bir kavram kargaşası söz konusu. Çünkü halkın sağlığını koruyalım derken akşamcının ruh sağlığı korumasız duruma düştü ve sanki akşamcı halktan biri değilmiş gibi oldu.
Ayrıca akşamcılar bu durumdan müşteki olmakla birlikte müftehir de oldular bence. Çünkü halkın sağlığının korunması için bir yerden işe başlamak gerekiyordu. Buna öncülük etmek şerefi de akşamcılara nasip oldu. Artık sırada hava kirliliğinin önlenmesi, GDO’lu besinlerle mücadele, yeşil alanların korunması, “helâl” olduğu tescilli olmakla birlikte sağlıklı olup olmadığı konusu üzerinde durulmayan gıdaların denetimi, trafik kazalarının önlenmesi için ciddi önlemlerin alınması gibi konular olsa gerek.
Akşamcılar rencidegî olmalılar. Çünkü içkiden alınan ÖTV’nin artmasının hemen ardından ve sanki akşamcılara nispet yapar gibi “vergi affı” gündeme geldi. Ciddi akşamcılar bunu da sineye çekti ama biraz teklifsiz olanlar “Herkese şapur şupur da bize Yarabbi şükür mü?” demişlerdir herhalde. “Haftada 1 büyük rakı hesabıyla diyelim, yılda 52 şişe rakı tüketen bir akşamcı için hiç olmazsa 2 şişelik bir vergi indirimi yapılamaz mıydı?” diye gönlünden geçirenler de olmuştur.
Akşamcılar duyarlı ve duygulu insanlardır; bu yüzden de rencidegî ya da rencide olmaya eğilimli, uygun ya da açık insanlardır. İçkicilerin ya da akşamcıların büyük çoğunluğu ise düzgün ve usturuplu içenlerden oluşur. Akşamcıları sağlığını bozacak biçimde ölçüsüz ve gelişi güzel içer sananlar ancak içki içmenin âdabını bilmeyenler ve içki sofrasının sohbetini hiç tatmamış olanlardır. Bu yüzden de içkiye yapılan ÖTV zammının halkın sağlığını korumakla ilgili olduğuna hiçbir akşamcıyı inandıramazsınız.
“Rencidegî” ya da “rencide” sözcüğüne gelince; bu sözcüklerin anlamdaşlarını ya da yakın anlamlılarını şöyle sıralayabiliriz: gücenen, gücenmiş; incinen, incinmiş; kırılan, kırılmış, kırılgan; küsen, küsmüş, küskün. Bu konuda en ilginç örnek bestekâr Rahmi Bey’in (1864-1924) bir Kürdîlîhicazkâr şarkısının ilk iki dizesindedir: “Sana ey cânımın cânı efendim / Kırıldım, küstüm, incindim, gücendim”…
Akşamcılarla, içkicilerle ilgili bu yazıyı Yahya Kemâl’in bir dörtlüğü ile noktalayalım:
“Bulmaz cihanda zevk-u safâ-yı ferâgati
Şehrah-ı aşka ez dil ü cân sâlik olmayan
Emlâki olmayan kişiden bahtiyârdır
Mey nûş edip de kendine hiç mâlik olmayan”
(Bizim Gazete, 25 Kasım 2010)