O yaz o kadar çok rakı içilmişti ki…
okuma süresi 2 dakikaBizim işçi arkadaşın küçük teknesiyle her akşam çapariye çıkardık. Ne balık bolluğuydu o! Her akşam rakı mezesi olacak kadar istavrit garanti idi. Çapari dönüşü balıkların bölüşülmesinde bizim işçi arkadaş bana iltimas ederdi, ben de ona bir kaç kadeh rakı ikram ederdim.
Balıklar gelince Deniz balıkları ayıklar, Emel de tavaya atardı. Bahçede bol erik ağacı vardı, uzanır, bir kaç erik alır, içmeye başlardık. Ardından taze balıklar.
Çapari meraklısı dostlar da vardı. Rahmetli Rauf Mutluay, Füruzan Yolyapan (Orhan Veli’nin kız kardeşi, benim fakülteden arkadaşım) akşama yakın saatlerde gelir, çapariye çıkarlardı. İbrahim Yolyapan çapariye çıkar mıydı?
Tomris Uyar’la Turgut Uyar, deniz kıyısında karşı yakada oturuyorlardı. Onlar da kimi akşamlar gelmişlerdi. Biz de Turgut’lara giderdik, hatta onlarda yatmıştık da. Turgut’un sevdiği bir kahve vardı, Turgut beni de götürmüştü o kahveye. (Gerçekten kahveye!)
Edip Cansever’in bir motoru vardı, Nuri Akay’ı da alır, gelirlerdi. Sık gelenlerden biri de Bedri Koraman’dı.
O yaz o kadar çok rakı içilmişti ki denize atılan boş şişeleri gören yalı sahibi, “Bu adamlar bir yaz daha buraya gelirlerse deniz karaya dönüşecek!” derdi.
(“Dönüşecek”, benim sözüm, o adamcağız ne anlar “dönüşmek”ten!)
Ne güzel bir yazdı… İnsanın “Bitmeseydi!” diyeceği bir yaz….
Fethi Naci, Dünya Bir Gölgeliktir