Siz değil, “sen”…
okuma süresi 4 dakikaBu sandalyede oturmuş olabilirsin, ya da az evvel geçtin yanından, hiçbir zaman bilemeyeceğim bunu bayım, karanlıksa bir mekan daha çok seviyorum, ya siz? Vuruş darbeleriyle yazamıyorum, bir ekrana bakıp anlamsızlaşmasın diye kelimeler, bir postaneden eline ulaşacakmış gibi eğip başımı kağıda olabilecek en izbe yerde yazıyorum, halbuki hiçbir zaman eline geçmeyecek. Sahi, bir mektup gibi az buruk sormak isterim, nasılsın?
Ara ara “sen”; ne zaman geldiğini bilemediğim “siz” hitapları… Siz, hitaplarımın anını anlayacak kadar yakın olur musunuz kulağıma… Nereden bilebilirim ki, kelimeleri usul usul çıkarıyorum kalbimden, kalbim dediğime bakmayın sizi tanımıyorken kalpten bahsetmek bir uzaklık hâli yaratabilir, uzaklığın olası marazlarını daha önce anlatmaya çalıştım başaramadım boşverin, aylardır rakı içmiyorum ağız tadıyla, aylardır yazamadım.Aylardır sessizliği çağırıyorum, kelimeleri de, birazını da göğe bırakmak için bu gece. Bahsettiğin yazarı okudum, sessizlikten bahsetti okuduğum kitabının sonunda dehşete düştüm. Yazar, sessizlik geldiğinde, ama bildiğin gibi evrende her şeyin yittiği sessizlik geldiğinde, evrenin hiç doğmadığı inancıyla en başa dönülen sessizliği duymaya başlayınca, kelimelerin onu terk edeceğini düşündü. Kitabın sonunda düşündüğü gibi de yazdı, yazdığı anda sesi geri çağırdığı için de koşar adım kendini mezarlığa atmış olabilir, mezarlığa attığı anı yazınca sessizliği yeniden yaratmış olabilir ya da, neyse bunları demek istemiyordum diyorum ki, seni de yanılttı mı, dehşete düşürdü mü sözleri? Ben sessizliği çağırdığımda kelimeleri çağırdığımı biliyordum. Konuşmayı çok isterim bunları yazın bana, ya da boşverin bir mektup gibi mahcup sormak isterim, hâlâ yorgun musun?
Kahretsin! Elimdeki kağıdı kalemi atıp oturduğum sandalyenin karşısında rakıyı nasıl içtiğini görmek istiyorum şu an, yazmak değil. Kelimeler yazarın dediği gibi anlama doğru koşan köleler olamazlar, öyle olsalardı birkaç cümle sonrasında içtiğin anı yazardım somut bir ihtimal gibi büyürdü kâğıdın izin verdiği aralıkta bir “içmek” fiili.
Siktir et! Bu küfürbaz kelime burada kalır mı şimdi de bunu düşünüyorum, sevimsiz bir çiçek mi kondururlar dersin, filmin en karizmatik anında sigara içiyorken aktör, sigarasının maruz kaldığı gibi oynak bir çiçek mi korlar sence?Gülme!
Eğer öyle bir şey olursa sen de birkaç küfür yaz mektubunda unutma, seninki de oynak çiçeklerle dolu olsun, tamam gülmüyorum. Ben iyiyim her gece kocaman bir gökyüzü çıkıyor karşıma, o evden ayrıldım, bu semti de sevmiyorum bakma, galiba. Gözlerimi sessizliğe diktiğim günlerde sessizliğimin yanına gelin istedim bayım, iki sessizlik ara sıra rakı içerdik, iki sessizlik şiir okurduk, kelimelerimizi alt alta yan yana koyardık sonra hayli seslice okurduk, aşık olurduk birbirimizin kelimelerine, ben sizinkine daha fazla, birbirimizin kelimeleriyle konuşurduk, anlatırdım onlara bazı şeyleri mesela çocukların doğuyor olması çok hüzünlü, yaşadığımız bazı anlar var hani bir maç sonrası kahkahalar çocukların doğuyor olmasını unuttururcasına yaşamak gibi, baktım çok ses oluyor sevişirdik, ben anlatırken eminim ses olur ne yapayım.
Sevişmek ter ve salya, adım atmak bir tene, yaratmak sesleri ellerle, sevişmek biraz ses az daha ses çokça ses harf olamamış seslerle uzun uzun konuşmak, yorulmak hiç yorulmamak, teniniz bayım sessizliğime ses olsa ses olsa ses olsa…
Tanımak sınırlar çizmektir çünkü, itiraf edeyim sakallarındaki beyazlığa dokunmak istiyorum, ellerimle sınırlar çizdiğimde tanır mıyım dersiniz, mesela şekerlerden de sınırlar çizebilirim şeker kullanıyor musunuz çay içerken, rakıdan sınırlar ya da buz var mı yok mu, siz de çizin, mesela tütün kokusu, içime işlerken… Müzik de olur, hep müzik sende, eminim masanın altında bir grubun var, insanlardan yıldığında altına giriyorsun değil mi ne çalıyorsunuz orada sözleri ne? Fark etmeyeceğimi mi sandın,özür dilerim bayım, haddimi aştım,sizi tanımıyorum ki böyle bir dünya ihtimalle yazdım bir mektup gibi mahcup sormak isterim bir kelime yazar mısınız bana, bütün olmayansınırlarıyineyoketsin, çokça bildiğiniz, bir somut olsa elleriniz gibi, yazdığınızda rakı şişesine sarsa kelimeniz?
…… ………….
Bayım, yazın.