Vejetaryenlere sık sorulan borular
okuma süresi 2 dakikaVejeteryan olmak zordur, sabır ister. Ama bu sabır bir canlıyı yeme içgüdüsünü bastırmakla ilgili değil, etrafınızdaki et yiyenlerin sizlere yönelttiği ve asırlardır içeriği zerre kadar değişmemiş, dimağ uçuran garip sorulara karşıdır.
Birkaç soru demet derleyip topladım sizin için, ot yemenin tarihini yazmış bir dostumla;
Hiç mi yemiyorsun?
Gişeye sorulan “hiç mi bilet kalmadı” sorusuna eşdeğerdir. Verilebilecek en mantıklı cevap; “yok; sadece duyu organlarını ve alt takımları tüketiyorum, onun dışında ete elimi sürmem” olabilir.
Tavuk da mı yemiyorsun?
Tavuk zamanın bir yerlerinde jöle, sebze, pandispanya olarak sınıflandırıldı da, bizim mi haberimiz olmadı acaba?
Balık yiyor musun peki?
Bunun cevabı evetse, soruyu soran kişi kalenize bayrak dikmiş edasına bürenerek “eeeeaaaah tamam işte!” gibi etrafa zekâ saçan saptamasıyla evrendeki misyonunu tamamlayacaktır, metin olun, sükûnetinizi koruyun.
E, domates de canlı yani, n’oluyoo?
Bu tip kozmik bir tartışmaya girmeniz o kadar etten, kemikten koruduğunuz bünyenizde gereksizce toksik etki yapacaktır. Yol müsait, ardınıza bakmadan devam edebilirsiniz.
Anne: “Azıcık ye evladım, bak etlerini çıkardım”
Yenmez ama suyu içilse n’olur ki allasen?… Koskoca Bill Clinton bile ne demiş marihuana için “içtim; ama içime çekmedim” (!)
Sen Arnavut ciğeri de mi yemiyordun?
Bu genelde 15 yıllık kadim dostlardan gelen sorulardan biridir. Rakı masasında tabaktaki bilumum sakatatları yıllar yılı usanmadan göstererek, bir eliyle dananın beyninin üzerine limonu sıkarken, öteki eliyle de sizin beyninizle halvet olurlar… Sorarlar, yılmadan, bıkmadan…
E, yiyemeyeceksek Allah hayvanları niye yarattı?
Domatese can veren Allah sana da bir tane beyin vermiş işte iyisinden kötüsünden, otur düşün varoluşun nedenlerini, takıldığın bir yer olursa içindeki kasaba sarıl, sana insanı anlatır.
Yayın hayatına yeni başlayan Lamasutra’dan (“Uzağa Tüküren Kadınların Macerası”) alıntıladık.