Günün Bilgisi – Ramazan
okuma süresi 4 dakikaMüslümanlar için ibadet, gayrimüslimler için saygı ayı. Eski İstanbul’da ramazan ayının gelmesiyle birlikte meyhaneler kapanırdı. Müslüman akşamcı ramazan öncesinde yükünü alır, kendini meyhanelerin kapalı olduğu günlere hazırlardı. Şaban ayının on beşinde ahbapların toplanıp mesirelerde içki âlemi yapması âdettendi. Buna ramazanda içki içilmeyeceği için defter kapama veya bıçak silme adı verilirdi. İçkiye mola verilen, eskilerin tabiriyle rakı perhizi yapılan mübarek oruç ayı, aynı zamanda sağlık açısından önem verilen bir dinlenme ve arınma dönemiydi.
Akşamcıların ramazana başlayıp bitirme zamanları farklıydı. İçkiyi kesmeleri üç türlü olur, bu türler onların huyunu gösterirdi. İpçi adı verilen takım ramazana on beş gün kala, selatin camilerinde mahya ipleri görüldüğünde içkiyi bırakırdı. Kandilci minarelerde kandil gördüğü sürece içki içmezdi. Topçu takımı ise imsak topunu işittiğinde içmeyi bırakırdı. Topçular bayram namazını kılıp çoluk çocuğu ile bayramlaştıktan sonra soluğu müdavimi olduğu meyhanede alırdı. Kandilci kısmı bayramın birinci günü akşamı içkiye başlardı. İpçiler ise bayrama saygısından üçüncü gün de içmez, meyhaneye dördüncü günün akşamı giderdi. Bu kategorilerin dışında kalan bazı akşamcılar ise bayram namazını beklemez, ramazanın son topuyla başlayacak arife sefası için özenle hazırlanırdı. Yelpazenin en ucunda ise oruç tutup sulu iftar yapanlar bulunurdu. Ramazan ayı boyunca kapalı tutulan meyhanelerde personelin büyük bölümüne yıllık izin verilirdi. Bu süre içinde mekânın genel temizliği, bakımı, yağlı boya ve badanası yapılır, onarılması gereken yerler onarılırdı. Ayrıca mutfakta kullanılan bakır tencere, kazan ve tabaklar, kevgir, güğüm ve maşrapalar, tepsi ve siniler kalaylanmak üzere kalaycılara gönderilir, servis takımları gözden geçirilip takviye edilirdi. Arife günü meyhanede bütün hazırlıklar tamamlanmış olur, unutma bizi dolması pişirilirdi.
Eski İstanbul’da gedikli meyhaneler arasında yaygın olan bu âdet içki kültürümüzün hoşluklarından biridir. Meyhanesini ramazan süresince kapatan barba, bayramın ilk günü, hatırlı müşterilerin evine midye dolması veya mevsiminde ise uskumru dolması gönderirdi. Bu ikramla hem onun bayramını kutlar, hem de meyhanenin açıldığını kibarca hatırlatırdı. Meyhanelerde bayram günü ilk gelen müşterilere çuha adı verilen tavuk kızartması ikram etmek de âdettendi. Gönlü bol meyhaneciler ise ilk müşteriye tamamen horozdan hazırlanan görkemli bir sofra kurardı. Ramazanın son günü içkiciler için önemliydi. Meyhanenin kokusunu, havasını özleyenler, bayram namazı kıldıktan ve büyüklerin kabirlerini ziyaret ettikten sonra müdavimi oldukları meyhaneye uğrar, zengince bir sofra kurdurur, içmeye başlardı. Arife sefası yapıp geç vakte kadar demlenen akşamcılar ise bayram namazına yarı ayık, yarı sarhoş giderdi. Namaza durduktan sonra sallandıklarını görenler bunlara perhizi bozmuş derdi.
Münir Süleyman Çapanoğlu, 29 Mart 1960 tarihli Havadis gazetesinde Eski İstanbul akşamcılarının ramazan sonu heyecanını şöyle tasvir eder: “Arife ve bayram akşamları Beyoğlu, Sirkeci, Galata, [Eminönü] Balıkpazarı, Tavukpazarı, Rıhtım, Langa, Yenikapı, Samatya, Kumkapı, Yenişehir, Fener, Edirnekapı, Demirkapı, Kalyoncu, Balat, Kılburnu, Macar meyhane ve birahaneleri tıklım tıklım dolardı. Otuz Ramazan, ağızlarına imam suyu koymamış içki tiryakileri alabildiğine içerlerdi. Rakının iyisine, kötüsüne bakmazlar, her akşamki alışkanlığa, içme dayanıklığına, ölçüye önem vermezler, ver yansın içerken, parlatırlardı. Cıvıyan mı ararsın, sızan mı? Gırla!” Meyhanelerin ramazanda kapanması Cumhuriyet döneminde de devam etti. Öte yandan, sayıları az da olsa bazı meyhanelerin kapısına nöbetçiyiz yazılı tabelalar asılıp ramazanda açık tutulduğu görülürdü. Tabii perdeleri sıkı sıkıya kapalı olurdu. Ayrıca eski gedikli meyhane gelenekleri, değişim göstermekle birlikte Cumhuriyet dönemi meyhanelerinde de uygulandı. Sözgelimi, ağırlıklı olarak orta sınıf kesimlerin yaşadığı eski İstanbul mahallelerindeki klasik meyhaneler hatırlı müdavimlere bayramda unutma bizi dolması göndermeyi sürdürdü. Ama pilaki gönderdikleri de olurdu. Müdavimler ise bu jesti karşılıksız bırakmaz, bayramın birinci günü meyhaneye tebrik ziyaretinde bulunurdu. Ancak o gün içki servisi yapılmaz, bayram kutlamasına gelen konuklara çeşitli tatlılar ikram edilir, ardından hatır kahveleri içilirdi. Bayramın ikinci günü ise artık normal düzene geçilirdi.
Rakı Ansiklopedisi‘nden alınmıştır.