Ahmed Arif’ten Leylâ Erbil’e, “En leylim gece”
okuma süresi 2 dakikaAhmed Arif’i de, Leylâ Erbil’i de tarif etmeye, anlatmaya, biyografilerinden dem vurmaya hacet yok. Diyarbakırlı Ahmed Arif’i 1991’de yitirdik, Leylâ Erbil geçtiğimiz günlerde veda etti buralara.
Mektuplar, günlükler ve yayımlanmamak üzere yazılmış metinler meselesinde görüşler çeşitli. Herkesin de kendine göre haklı bir noktası var. Yakın zamanda Salinger üzerinden tartışılan bu mesele, Tanpınar’ın günlüğünün yayımlanmasında, Kafka külliyatının kendisinde ve Edip Cansever’in reddettiği kitabın tekrar gün yüzüne çıkarılmasında konuşulmuştu. Şimdi de Ahmed Arif’in mektuplarının yayımlanmasıyla gündeme geldi aynı tartışmalar. Ama bizim konumuz bu değil.
Mektuplar İş Bankası Kültür Yayınları tarafından okuyucuya sunuldu. Şu anda ön siparişte, henüz kitapçılara dağıtılmadı. Haberi daha önce okumuş, Ahmed Arif’le Leylâ Erbil’in birbirlerine aşkî mektuplar yazdığını öğrenmiştik. Hatta Ahmed Arif çok bilinen ve sevilen bazı şiirlerini doğrudan Leylâ Erbil için kaleme almış meğer demiştik. Kitapla öğreniyoruz ki, ’77 yılında yazılan son bir mektup müstesna, mektupların tamamı 1954-1957 yılları arasındaki üç senede yazılmış.
Kitabın adı “Leylim Leylim”. Tanıtım metninde şöyle söylenmiş:
“Ahmed Arif’in Leylâ Erbil’e gönderdiği mektuplardan oluşan bu kitap, edebiyat tarihçilerimize kuşkusuz önemli bilgiler sunmayı vadediyor. Yazıldıkları dönemin entelektüel ve yayın ortamını, Ahmed Arif’in sürgün günlerini, yaşadığı siyasi baskıyı, içsel dünyasını ve en çok da aşkını tüm çıplaklığıyla ortaya koyuyor.”
Kitaptan yapılan alıntı ise şöyle:
“Sabah gözlerimi sana açarım.
Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade başdönmesini bulurum.
Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmezki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş… hepsi. Ençok da en ilk de Leylâsın bana. Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun. Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini…”
Ne diyelim?
Bu iki büyük yazarın mektuplarının yayımlanmasını merakla bekliyoruz. Rakının yanında iyi gideceği için değil sadece.