Meyhane masası: “Paylaştıkça eşit oluruz.”
okuma süresi 2 dakikaSabah akşam kaz ciğeri ve İran havyarı yiyenin bile kendini besin zincirinin en alt halkasındaymış gibi hissetmesine neden olan bu düzen, bize uygun gördüğü çeşitli sosyo-ekonomik sınıflarda süren giden hayatlar veriyor.
Kapitalizmin fırsat eşitliği olduğunu söyler dururlar. Ama bazıları daha eşittir. İş dünyasında başarılı olmanın bin tane yolunu anlatan kitaplar, en az günde 3 fındık yiyip 2 dal sinameki koklayarak üç yüz sene yaşama garantisi veren ‘sağlık’ kitapları kadar ucuz ve çirkin. Her şey sınıf atlamak için ya, birileri de böyle böyle sınıftan sınıfa zıplıyor.
Bana kalırsa ideal eşitlik rakı masasındadır. Şimdi racon peşinde koşan abiler ablalar cık cıklamaya başlamışlardır. Büyükler gelmeden başlanmaz, rakıyı küçükler koyar, orta yaşlılar mezeleri amuda kalkarak alırlar gibi gibi bir sürü detay vardır eminim. Ayrıca bunların zaman içinde ritüele dönüşmesinde de fayda vardır herhalde, benim aklım ermez ama! Ritüelin de kendine has gizemi ve çekici bir yanı var sanırım. Dahil olmak, bilmek, bilmeyeni ayıplamak bir yandan da zevk veriyor insana.
Rakı sofrasının ritüele boğulanı içime sıkıntı veriyor. “Nee? İlk buzu sağdan ikinci bardağa koymadın mı?” sıkıntısı > Mayıs Sıkıntısı* benim için. Neyse ki katı kurallı sofralarda sıkça bulunmak zorunda kalmadım henüz. Benim olduğum sofralar herkesin eşit olduğu ve en önemlisi gerçekten öyle hissettiği, aylık gelirinden de iş yerlerindeki o 28 kelimelik afili ünvanlarından da sıyrılmış insanlarla birlikte güldüğüm ağladığım, aç kaldığım, tok kalktığım sofralardı. Öyle rakımı en küçük koysun, mezemi büyüğüm yedirsin gibi şeylerle vakit kaybetmedim. O sofraya paylaşmak için oturdum hep. Aklımdakini de paylaştım, tabağımdakini de. Bana göre o sofrayı güzel yapan eşitliktir. Fakiri de zengini de yaşlısı da genci de kim olduğundan, ne olduğundan, şu irrasyonel hayattaki tüm titrlerinden sıyrılıp samimiyetle paylaşmaya hazırsa o sofra hazırdır.
Paylaştıkça eşit oluruz. Paylaşırsak eşit oluruz.
* Mayıs Sıkıntısı bir Nuri Bilge Ceylan filmi. Yazar burada ‘sıkıntı’ kelimesiyle bağlantılı olduğundan ama daha çok gerçekten filmi sıkıcı bulduğundan yazmıştır.