O da ölmek mi dersin?
okuma süresi 2 dakikaAnahtarlarım var. Toplamda dört. İkişerli olarak duruyorlar cebimde. İkisi aşağı kapı, ikisi yukarı kapı. Toplamda iki kapı. Her gün, bıkmadan usanmadan aynı şey.
Eğil, anahtarın tersini sok, sola çevir ve “çıt” sesini duy. Apartmana gir, asansörde 3’e bas. İn, sola dön, yataylamasına koy öteki anahtarı kilide ve içeri gir. Akşam dön, sağa çevir anahtarı, dört kat soluksuz çık. Yatay olarak kilide ve içeri gir. Üşenme balkona çık.
Balkonda bir şarkı çalsın. Bir ihtimal daha olsun. Uzaktan sesler gelsin. Şarkının yanına, bir diş kavun biraz da peynir olsun. Yetsin. Rakıya buzu atmaya üşenme. Güzelce ağarsın rakı. Sakin sakin ağarsın. Şarkı arkada sakin sakin çalsın. Arkadaşlık edercesine. Bu hayatta geri dönüşüm kutusu diye bir şey olduğunu unutuver en azından. En azından rakıyla unut. İş yetiştirme tarihi, İngilizce tabirler, metrobüsler. Bunları bir süreliğine unut. Olmaz mı? Dene en azından.
Vuslat kelimesi üzerine düşün. Gözünü, görebileceğin en uzak noktaya dik. Her şey o filmdeki gibi olsun. Huzurlu. Anahtarları unut. Anahtarların açtığı kapıları unut.
Bir filmde duymuştun, adam kadına anlatıyordu. “Ne kadar çok anahtarım olursa, o kadar çok sorumluluğum olur. Ben bunu istemiyorum. Kasa anahtarı, yazlık ev anahtarı, iş yeri anahtarı ve dahası. Hiçbirini istemiyorum. Bu taksinin anahtarı ve evimin üfürükten anahtarı beni özgürleştiriyor.” Ergenlik hevesleri ne zaman biter?
Rakıya eşlik etsin diye hazırladığın şarkı listesinden vazgeçme. Ama akşamın sonunda illa yap: Kalk ve bu şarkıyı tekrara al. Tekrar tekrar çalsın.
Bir ihtimal daha var. O da gülmek mi dersin?