Osmanlı dönemindeki içki yasaklarına dair…

okuma süresi 5 dakika
Aslında konuya İstanbul’un fethiyle başlamak daha doğru olur gibime geliyor. Çünkü o günler bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığı günlerdi. Ayrıca bu mutlu olay Osmanlı halkını hem toplumsal, hem de sosyal olarak etkilemiş, yeni bir hayat tarzı çıkmıştı ortaya. Bu da geleneksel meyhanelerimizi her yönüyle etkilemişti.

Aslında konuya İstanbul’un fethiyle başlamak daha doğru olur gibime geliyor. Çünkü o günler bir çağın kapanıp yeni bir çağın başladığı günlerdi. Ayrıca bu mutlu olay Osmanlı halkını hem toplumsal, hem de sosyal olarak etkilemiş, yeni bir hayat tarzı çıkmıştı ortaya. Bu da geleneksel meyhanelerimizi her yönüyle etkilemişti.

Ayrıca İstanbul’da Fatih Sultan Mehmet’in saltanat döneminden (1451-1481) beri meyhanelerin bulunduğu ve bunların Bizans döneminden kalmış oldukları çeşitli kaynaklarda yer almaktadır. Bu kaynaklardan bazıları o dönemde İstanbul meyhanelerinin dünyaca ünlü olduğunu yazarlar. Örneğin. Dördüncü Murat’ın saltanat döneminde (1623-1640) çok sıkı içki ve tütün yasağı uygulandığı sıralarda bile İstanbul’da 600’den fazla kişi meyhanecilik yapıyor, 300 kadar kaçak olarak işletilen koltuk meyhanesi bulunuyordu.

Bu arada Osmanlı dönemindeki içki yasaklarına da açıklık getirmek gerekiyor. Osmanlı İmparatorluğu’nun sürdüğü her dönemde içki yasaktı zaten. Bu yasağın kaldırılması şer’en mümkün değildi. Ancak Osmanlı topraklarında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra netleşen din ve vicdan hürriyetine saygılı bir anlayış hâkimdi. Bu sıcak anlayıştan dolayı gayrimüslim azınlıklar kesimi -belirli bir denetim altında- içki içebiliyor, içtikleri içkilerin üretimini de yapabiliyorlardı.

Gösterilen hoşgörü boyutları ölçüsünde içki tüketimi kimi zaman artıyor, kimi zaman da azalıyordu. Hoşgörünün istismar edildiği dönemlerde ise içki tüketimi hat safhaya varıyordu. İşte böyle dönemlerde hoşgörü kalkıyor, gayrimüslim azınlıklar kesimi de içki yasağı kapsamına alınıyordu. Buna rağmen gayrimüslimlerin çoğu yasaklı dönemlerde bile evlerinde şarap üretimine devam ediyorlardı ama yakalandıkları zaman şarap fıçılarına tuz basıldığı da varitti. Şu da yadsınamayacak bir gerçektir ki yasaklı dönemler pek uzun sürmüyor, hoşgörünün dozu arttıkça yasaklar da kendiliğinden kalkıyordu.

Kısacası yasaklar içki tüketiminin boyutlarıyla ve üretilen içkilerin Müslüman Osmanlı halkına satılarak yasağın delinmesiyle ilgiliydi. Yoksa tüketimin makul ölçülerde olduğu dönemlerde gayrimüslim vatandaşlarımız şarap üretimine sürekli olarak kapasiteyi arttırarak devam etmişlerdir.

Bütün dini ve kimi zaman da idari yasaklara rağmen içki İstanbul eğlence hayatının ayrılmaz bir parçası olmayı sürdürmüş, öte yandan Divan Edebiyatı’nın başlıca konusu içki, yani “mey” olmuştur. Şair padişahlar, hatta bunların arasında kendileri de içkici olan ama sert yasaklar getiren İkinci Selim (1566-1574), Üçüncü Selim (1789-1817) gibileri içki âlemlerini ve içkiyi öven mısralar yazmışlardır.

İstanbul’da geniş kapsamlı ilk içki yasağı koyan Kanuni Sultan Süleyman’dır (1520-1566). 1617 yılında Birinci Mustafa, 1618-1622 yılları arasında İkinci Osman (Genç), 1622-1623 yılları arasında, ikinci saltanat döneminde yine Birinci Mustafa içkiyi serbest bırakmışlarsa da hemen ardından Dördüncü Murat içki yasağı getirmiştir.

İkinci Süleyman döneminde (1687-1691) hazine zarara uğradığı için içki yasağına son verilmiş, daha sonra yeniden yasaklanmıştır. İçkinin serbest olduğu, meyhanelerin en parlak yıllarını yaşadığı, içki içmenin adabının inceldiği, kendi kültürünü yarattığı, şiir ve şarkıda yansıdığı 1718-1730 yılları arasında yaşanan Lâle Devri’dir. (Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, Tarih Vakfı, 1994, İstanbul, cilt 4, sayfa 133-134)

Tanzimat’tan sonra içki yasağı konusunda sert önlemlerden kaçınılmakla birlikte sarhoş olup taşkınlık yapanların cezalandırılması, meyhanelerin gözetim altında tutulması sürdürülmüştür. Bütün bu dönemler boyunca içki denilince akla gelen önce şaraptı,  giderek rakı ağır basmaya başladı. 19. yüzyılın ikinci yarasından itibaren, Batılılaşmanın da etkisiyle yabancı içkiler de tüketilmeye başlanmış, hatta saray çevresinde konyak diğer içkilere ağır basmıştır. İkinci Sultan Abdülhamit konyak ve rom, V, Sultan Mehmet Reşat ise konyak seven padişahlar olarak bilinirler.

Tanzimat döneminin ortalarından itibaren “Âb Âlemleri”nin, yani mehtaplı gecelerde açık havada ve hatta kayıklarda düzenlenen rakı âlemlerinin Batı tarzı eğlencelerle birlikte yoğun olarak sürdürüldüğü görülür. İkinci Sultan Selim’in saltanat döneminden itibaren “âb âlemleri” bir diğer deyişle Bezm-i İşret” (içkili toplantılar), “Bezm-i Âlem” (eğlence toplantıları) bütün baskı ve yasaklara rağmen kimi zaman seyrek, bazı dönemlerde de çok yaygın olarak yapıla gelmiştir. Aslında içkili eğlence toplantıları daha önceleri de yaygın olarak yapılıyordu ama 16. yüzyılın sonlarındaki gibi organize değildi.

Bilindiği gibi Fatih Sultan Mehmet’in saltanat dönemi özellikle İstanbul’un imarı ve iskânıyla geçmişti. Oysaki oğlu Sultan İkinci Beyazıt döneminde İstanbul halkı baharla birlikte kırlara çıkmaya başlamış, yazlık mekânlar da önem kazanmıştı. Kâğıthane’nin yıldızının parlamaya başlaması o dönemlere rastlar.

Sultan İkinci Beyazıt özellikle müzikli şenliklere pek düşkündü. Bu sebepten dolayı sarayda müzik öğretimi için özel bir bölüm bile yaptırmıştı. Ayrıca, 1485 yılında Galatasaray Kışlası’nı yaptırdığı zaman buraya yerleşen gençlere müzik eğitimi koydurmayı da ihmal etmemişti. Padişahın bu tür tutkularını benimseyip örnek alan vezirler de konaklarında saz meclisleri kurmaya başlamışlardı.

Gitgide artan hoşgörü zenginliği nedeniyle şarap da zevk araçları arasına katılmış, İstanbul’un yeni sahipleri arasında içki hayli yaygınlaşmıştı. O dönemde Rumların şarap üretim evleri olanca hızıyla çalışıyor, İstanbul’un yeni sakinleri de yepyeni zevk ve duygularla kucaklaşıyordu.

Sultan İkinci Beyazıt’ın oğlu Yavuz Sultan Selim’in saltanat dönemi ise içkili eğlencelerin yoğun olarak yapıldığı parlak bir dönemdi. O dönemde, İstanbul’da içki tüketiminin artması sonucu bazı semtlerde hizmete uygun olarak düzenlenmiş meyhaneler açılmaya başlandı. Kâgir, kapıları ve pencereleri kemerli, loş ve zeminleri toprak, duvar kenarları şarap fıçılarıyla dolu müstakil mekânlardı bunlar. Bu değişim ve gelişimlerle hizmet daha düzenli ve düzeyli bir şekilde yapılmaya başlanmıştı artık.

Başka bir sohbette buluşmak üzere hoşça kalın…

Saygılarımla…

About The Author

Copyright © All rights reserved. | Newsphere by AF themes.